BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

Öne Çıkanlar

Ben babamın oğluyum, oğlumun da babası! (Babam ve Oğlum)

babam ve Oğlum

Son dönem Türk Sineması kriterleri içinde ele aldığında “Babam ve Oğlum” hem iyi, hem de güzel bir film. Yani hem eleştirmeni, hem de seyirciyi memnun edecek bir film! (19 kasım 2005)

Babam ve Oğlum
Yön: Çağan Irmak
Oyn: Fikret Kuşkan, Çetin Tekindor, Hümeyra, Şerif Sezer, Ege Tanman
Eleştiri notu: 5 / 3.5
Seyir notu: 5/ 4.5

Küçük oğlu Deniz’le doğduğu kasabaya, babaevine geri dönen Sadık babasıyla yılardır küstür. Bu üç erkek farklı zamanların, farklı değerlerin temsilcileri olsalar da, aynı kandan olmanın ne kadar güçlü bir bağ yarattığını birlikte keşfedeceklerdir.

Türk filmi yapanların malum paradoksla başları belada. Eleştirmenlerin sevdiği filmlere seyirci itibar etmiyor. (bknz. Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz, Derviş Zaim filmleri) Seyircinin hücum ettiği filmler ise eleştirmenlerin hışmına uğruyor. (Bkz. Hababam Sınıfı serisi) Bu paradoksu yenebilenler yok mu peki? Var. Yavuz Turgul, Yılmaz Erdoğan, Atıf Yılmaz, Fatih Akın ve Cem Vargı. Sinemayı iyi bilmek, iyi bir hikaye anlatıcısı ve yaratıcı sosyal zekaya sahip olmak gibi ortak paydaları olan bu isimler bu paradoksun, Türk yönetmenin kaderi olmadığının kanıtı. Çağan Irmak ilk filmi Mustafa Hakkında Herşey ile bu gruba girebileceğinin işaretlerini göstermişti. Ama o filmle bunu başaramamıştı. Çünkü hikayesini olgunlaştırmadan beyazperdeye taşımıştı (en azından filmden öyle bir izlenim edinmiştik), karakterlerini içini çok dolduramamıştı, karakterlerini ve olayları çok emrivaki hareket ettirip öykünün doğal akışını zedelemiş, seyircinin empati duygusunu törpülemişti. Ama tüm bu eksiklere rağmen MHH, o dönemin beyazperde de gösterilmeyi hak eden üç beş sinema filminden biriydi. Seyirciye oynamayan, genel sinema ve anlatı görgüsüne sahip hoş bir filmdi.

Yönetmenin ikinci filmi Babam ve Oğlum ise Çağan Irmak’ın artık yukarıda saydığımız isimler içine dahil olduğunun belgeleyen bir yapım. İlk filmdeki eksikliklerinden kurtulmuş ama fazlalıklarının bazısına hala sahip bir film Babam ve Oğlum. Herkesin kendinden bir şey bulabileceği, çok iyi anlatılmış bir hikaye. Seyircinin hemen samimi olabileceği (empati duygusu bu işte!) karakterler. Olağanüstü oyunculuklar. Görsel ve mekansal tasarımların öykünün çizgisine ayak uydurması. Hüngür hüngür ağlayacak olsanızda, filmin sizi ağlatması bu artıların içinde sayılmamalı aslında. Çünkü sinema salonuna motive olmuş halde gelen seyirciyi güldürmek ya da ağlatmak zor bir şey değil gerçekten. Bunu iyi bir filmin içinde yapabilmek, öyküye yedirebilmek zor olanı. Çağan Irmak da bunu yapıyor zaten.

Filmin eleştiri notunun üç buçukta kalmasının en önemli sebebi ilk filmde de karşımıza çıkan kimi fazlalıklar. Filmdeki kimi sahneler, kimi tiratlar, kimi replikler ve kimi olaylar o kadar gereksiz ki? Güzel bir cümle için – mesela “Senin baban Süperman oldu,” -, uzatılmış diyaloglar. Kıssadan hisse çıkarmak – mesela “gideceğim diyenin önünde dağ olsan duramazsın,” – yaratılmış mizansenler. Dramatik olmanın suyunu çıktığı anlar oluyor filmde. Bu sahnelerin göze batmasının nedenlerinden biri belki de oyuncuların buralarda doğal değil de, fazla teatral ve dramatik olmaları. Ama neden hangisi olursa olsun Irmak’ın en büyük, (artık tek zaafı diyebiliriz) frene basmayı ya da bastırmayı bilmemesi.

İlginizi çekebilir...

Vizyon

Alex Garland bize, çok da olası görünmeyen bir iç savaş filmi sunarken aslında zeminini sağlam bir temele oturtuyor.

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et