BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

Bu hafta beş film vizyona giriyor. Bir animasyon fenomenine dönüşen Buz Devri’nin dördüncü bölümü Kıtalar Ayrılıyor haftanın en dikkat çeken filmi kuşkusuz. Orta karar bir gerilim denemesi olan Çernobil’in Sırları, Sokurov’un Goethe’den uyarladığı son başyapıtı Faust, sağlam bir kapitalizm eleştirisi olan Daha İyi Bir Hayat ve son olarak İspanya sularından gelen romans Ya Aşk Olmasaydı? haftanın diğer filmleri… Herkese iyi seyirler…

Vizyon

Bu Hafta Vizyona Giren Filmler (29 Haziran 2012)

Bu hafta beş film vizyona giriyor. Bir animasyon fenomenine dönüşen Buz Devri’nin dördüncü bölümü Kıtalar Ayrılıyor haftanın en dikkat çeken filmi kuşkusuz. Orta karar bir gerilim denemesi olan Çernobil’in Sırları, Sokurov’un Goethe’den uyarladığı son başyapıtı Faust, sağlam bir kapitalizm eleştirisi olan Daha İyi Bir Hayat ve son olarak İspanya sularından gelen romans Ya Aşk Olmasaydı? haftanın diğer filmleri… Herkese iyi seyirler…

Bu hafta beş film vizyona giriyor. Bir animasyon fenomenine dönüşen Buz Devri’nin dördüncü bölümü “Kıtalar Ayrılıyor” haftanın en dikkat çeken filmi kuşkusuz. Orta karar bir gerilim denemesi olan Çernobil’in Sırları, Sokurov’un Goethe’den uyarladığı son başyapıtı Faust, sağlam bir kapitalizm eleştirisi olan Daha İyi Bir Hayat ve son olarak İspanya sularından gelen romans Ya Aşk Olmasaydı? haftanın diğer filmleri… Herkese iyi seyirler…

Buz Devri 4: Kıtalar Ayrılıyor (Ice Age: Continental Drift)

Yönetmen: Steve Martino, Mike Thurmeier

Senaryo: Michael Berg, Jason Fuchs

Seslendirenler: Ray Romano, Denis Leary, John Leguizamo

Yapım: 2012 / ABD / 94 dk.

 

Buz Devri serisinin üçüncüsünde dinozorlar dünyasına dalan Manny önderliğindeki ‘geniş aile’, dördüncü adımda kıtaların ayrılmasına tanıklık ediyor. Son maceradan bu yana Manny ve Ellie’nin kızları Peaches doğmuş, hatta ergen bile olmuştur. Manny, babalık içgüdüsüyle kızını kötü arkadaşlardan korumaya çalışırken; yer yarılmaya dağlar yürümeye başlar. Manny, Diego ve Sid kıtaların ayrılmasıyla ana kıtadan ayrılıp okyanusta sürüklenmeye başlar. Bir buzdağını kendilerine gemi yapan ekip, deniz yaratıkları ve korsanlarla karşılaşırken yepyeni bir dünya keşfeder. Fakat asıl amaçları, ana karaya, yani aileye dönmektir. Bütün bu yolculuk sırasında Scrat ise her zaman yaptığı gibi meşe palamudunun arkasından koşturmaktadır.

Buz Devri’nin aileye gösterdiği ihtimam, dördüncü adımda da devam ediyor. Peaches’ın ergenlik hallerine verdiği tepki Manny ile Ellie’nin ebeveyn olma sürecinin tamamlandığını gösteriyor. Peaches’ın halleri ise günümüz gençliğine “Size kızsalar da, aileniz sizin iyiliğiniz için var” mesajını tastamam ulaştırıyor. Üçüncü filmde anneliğe soyunan Sid, ninesinin gelişiyle sorumluluk alan gerçek bir aile ferdi oluyor. Hatta geniş ailenin en ‘vahşi’ üyesi Diego bile Shira ile tanışarak aile olma yolunda ‘insanlık için küçük, kendisi için büyük’ bir adım atıyor!

Bir önceki filmde Jurrasic Park’a giren Buz Devri’nin kahramanları, bu kez Karayip Korsanları’na ve biraz da Titanic’e eklemleniyor. Açıkçası, hoş bir esinti olsa da, bu ‘yamanma’ çabası biraz zorlama duruyor. İngilizce dublajında Peter Dinklage’in başarıyla ses verdiği Kaptan Gutt karakteri hariç, orijinal bir yanı da yok. Buz Devri 4’ün en önemli sorunu, olay örgüsü ve karakterleri çeşitlendirme adına düştükleri gereksiz telaş. Sayısı fazlasıyla artan karakterler, baş döndüren maceralar silsilesi, dur durak bilmeyen bir aksiyon; beklenenin aksine, filmin dezavantajı oluyor.

 Ali Koca

***

Çernobil’in Sırları (Chernobyl Diaries)

Yönetmen: Bradley Parker

Senaryo: Oren Peli, Carey Van Dyke, Shane Van Dyke

Oyuncular: Jesse McCartney, Jonathan Sadowski, Olivia Dudley

Yapım: 2012 / ABD / 86 dk.

 

 

Çeyrek yüzyıl kadar önce, tam olarak 26 Nisan 1986’da, o zaman ki adıyla Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde, bugün ise Ukrayna’da olan Çernobil’de bulunan nükleer santralde bir patlama oldu. Bu patlamanın etkileri yıllarca görüldü ve hala da görülmekte. Patlamadan sonra yayılan radyasyon bazı genetik bozukluklara ve hastalıklara sebep oldu. Böylesine korkunç bir kazaya Hollywood’un değinmemesi düşünülemezdi.

Hala kimsenin yaşamadığı ve radyasyon seviyesinin tehlikeli boyutta olduğu Çernobil bir korku filmine esin kaynağı oluyor. Paranormal Aktivite (Paranormal Activity) filminden tanınan Oren Peri’nin hikayesine dayanan Çernobil’in Sırları (Chernobyl Diaries) 6 gencin bölgeye gitmesi ve sonrasında yaşadıkları üzerine kurulu.

Chris (Jesse McCartney), kız arkadaşı Natalie (Olivia Taylor Dudley) ve çiftin ortak arkadaşı Amanda (Devin Kelley) Avrupa seyahatine çıkarlar. Ukrayna’ya geldiklerinde ise Chris’in ağabeyi Paul (Jonathan Sadowski) onlara katılır. Gençler esasında Moskova’ya gitmeyi düşünürken Paul farklı bir öneride bulunur; Çernobil’e oldukça yakın olan Prypiat isimli kasabaya bir gezi. Bu teklifi kabul eden gençler kendilerine rehberlik edecek olan, eski özel harekat askeri Uri’nin (Dimitri Diatchenko) yanına giderler. Burada ekibe Norveçli Zoe (Ingrid Bolso Berdal) ve Avustralyalı erkek arkadaşı Michael (Nathan Phillips) de katılır.

Ukrayna askerleri tarafından bölgeye alınmayınca, Uri farklı bir yoldan ekibi şehre götürür. Bu arada yol kenarındaki bir nehirde mutasyon geçirmiş bir balık görürler. Esasında nehirde bu türden pek çok balık vardır. Grup şehre girdikten sonra boşaltılmış binalarda dolaşmaya başlarlar.

Bir binayı gezerken garip sesler duyarlar. Seslerin nerden geldiğini araştırdıkları anda karşılarına bir ayı çıkar. Uri daha önce kurt ve köpek gördüğünü ancak ilk defa br ayı ile karşılaştığını anlatır. Arabaya döndükleri zaman ise araç çalışmaz. Radyo ile askerlerden yardım isterler ancak bu da başarılı olmaz. Bu esnada dışardan sesler gelince Uri elinde bir silah ile dışarı çıkar. Chris de onun peşinden gider ve bir süre sonra silah sesleri duyulur.

Başlangıçta Eli Roth’un Otel (Hostel) filmini anımsatan bir girişi olan Çernobil Sırları sonrasında gerilim unsurunu ara ara yükseltiyor. Yine de bu gerilim sahneleri çok da iyi değil. Zira bir noktadan sonra iş klasik korku filmi motifine dönüyor, yani masumlar kaçıyor, peşlerinden birileri geliyor gibi.

Filmin ilk yarısında tehdidin ne olduğu pek bilinmeyince gerilim hissi oluşuyor. İzleyenlerin hatırlayacağı gibi Paranormal Aktivite’yi de iyi kılan unsur buydu; karşında ne olduğunu bilmemek ve hayal gücünün yardımıyla ona şekil vermeye çalışmak. O gerilim unsuru da bir noktadan sonra, karşıdakilerin ne olduğu ortaya çıkınca bitiyor.

Tam da şu dönemde Türkiye’de nükleer santrallerin kurulması düşünülürken, Çernobil Sırları’nın gösterime girmesi bir açıdan iyi. Hiç değilse bir kaza olursa etkisinin neler olacağı ve ne kadar süreceğine dair bir öngörü taşıyor. Gerçi kaza sonrası neler olabileceğini bilmek için Karadeniz’e bakmak da yeter ama…

Çernobil Sırları korku filmi sevenlerin, klasik korku senaryolarından hoşlananların patlamış mısır eşliğinde izleyebileceği bir yapım. Fakat Paranormal Aktivite gibi bir başyapıt beklemek yanlış olur.

Ali Abaday

 ***

Faust

Yönetmen: Aleksandr Sokurov

Senaryo: Yuri Arabov, Aleksandr Sokurov, Marina Koreneva

Oyuncular: Johannes Zeiler, Anton Adasinsky, Isolda Dychauk

Yapım: 2011 / Rusya / 140 dk.

 

***

Daha İyi Bir Hayat (Une Vie Meilleure)

Yönetmen: Cédric Kahn

Senaryo: Catherine Paillé, Cédric Kahn

Oyuncular: Guillaume Canet, Leïla Bekhti, Slimane Khettabi

Yapım: 2011 / Fra / 110 dk.

***

Ya Aşk Olmasaydı? (The Opposite Of Love)

 Yönetmen: Vicente Villanueva

Senaryo: Vicente Villanueva

Oyuncular: Hugo Silva, Adriana Ugarte, Luis Callejo

Yapım: 2011 / İspanya

 

 

İlginizi çekebilir...

Vizyon

Alex Garland bize, çok da olası görünmeyen bir iç savaş filmi sunarken aslında zeminini sağlam bir temele oturtuyor.

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et