BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

Mert Tanöz

Her Şey Gerçekten De Güzel Olabilir Mi? (Every Thing Will Be Fine)

    every-thing-will-be-fine-film-2015

Wim Wenders‘ın son filmi “Her Şey Güzel Olacak” (“Every Thing Will Be Fine”) vicdana ve suçluluk hissine değinen, farklı açılardan yorumlanması gereken rahatsız edici sakinlikte bir yapım. James Franco‘nun başrolde olduğu filmin en dikkat çeken yönü ise izleyicinin filmdeki rolü.

MertMert Tanöz

İnsan mükemmel değildir. Ve bu mükemmelliği lekeleyen küçük de olsa bir kusura sahiptir her zaman. Ancak insanın en büyük kusuru vicdanıdır; çünkü vicdan insana kusurunu hatırlatır, farkına vardırır. Alman sinemasının önemli isimleri arasında yer alan Wim Wenders’in son filmi “Her Şey Güzel Olacak” (“Every Thing Will Be Fine”) da insanın bu büyük yarasını deşen, vicdanın sebep ve sonuçlarını irdeleyen bir yapım olarak dikkat çekiyor. Başrolde James Franco’nun yer aldığı film, bir kaza ve kazadan etkilenenleri farklı açılardan yansıtıyor.

Temelde vicdan ve suçluluk duygusuyla başa çıkabilmeyi işleyen filmin hikayesinden bahsetmeye pek gerek yok. Zira olay örgüsü, durumu anlatabilmek adına kurgulanmış bütünün tamamlayıcı parçası. Filmin değerli kısmı ise dili ve sunumu. Film ilk sahnede izleyicinin görevini tanımlıyor. Işığın pencereden süzülüşü ve sakin melodiye karşın gösterdiği manzarayla ters giden bir şeyler olduğu hissini yaratıyor ve izleyicinin de bu noktaya odaklanması gerektiği belli ediyor. Filmi asıl başlatan sahne, yani kaza anında ise neler olup bittiğinin tek şahitleri olan izleyici ve Tomas’ı yalnız bırakarak görünen ve görünmeyen parçalar arasındaki ilişkiyi sağlamayı tanıklara bırakıyor.

Every-Thing-Will-Be-Fine-2015-2

Yaşanan olaydan etkilenen üç asıl karakter öne çıkıyor. Bu karakterlerden anne Kate, bir taraftan kendini, bir taraftan Tomas’ı diğer bir taraftan da kaderi suçluyor. Kaderi olayın bir kaza olmasından, Tomas’ı kazanın parçası olmasından, kendini ise sorumsuzluğundan dolayı suçlayan Kate, uzun süre bu olayın yükünü ve olaya yüklediği anlamları atlatamıyor. Sonunda ise kendine bir kaçış yolu bulmayı başarıyor. Olaydan etkilenen, fakat bu durumun bilincinde olmayan Christopher ise başından geçen trajik olayda hem kendini bir sorumlu hem de kurban olarak görüyor. Bunun ipuçlarını ise erişkinliğe geldiği dönemdeki davranışlarıyla belli ediyor. Annesi ve Tomas’ın olayın üstesinde gelmedeki becerilerini kıyaslayarak bir yandan Tomas’ın suçlusuzluğuna ikna olup geriye kalan tek kişiyi, kendini suçlamanın yanı sıra bu olay sonucu bir yerlere gelmesinden ötürü de Tomas’ın tutumunu yargılıyor. Fakat filmin asıl odaklandığı nokta, Tomas’ın bu olayı atlatma şekli. Aslında film hikaye boyunca ters gidenin olaylar değil Tomas’ın tavırları olduğunu belli ediyor. Başına ne gelirse gelsin soğukkanlılığından taviz vermeyen, olayları atlatmak içinse içini dökebildiği, kendi kendine konuşabildiği yazma eylemine başvuran Tomas, aslında hislerini yalnızca kendiyle paylaştığı ve kendi içinde yaşadığı için bir paradoks içinde. Bu paradoks sonucunda ise dışarıdan sağlam görünen, içten ise çürümüş ve omuzlarındaki yükün altında ezilmiş bir karakter.

1439889965_maxresdefault

Bu noktadan itibaren, yani filmin sonunun gelişi ve Tomas’ın içinde bulunduğu durum açıklığa kavuşmasından itibaren seyirciye tanımlanan görevle aslında film devam ediyor. Seyirci, olayları seyreden, gören ve yaşananlara “şahit” olan olarak Tomas’ın tüm eylemlerini sebep sonuç ilişkisi içinde bir yere oturtmaya ve bu filmin neden olayları, sahneleri, zamanları atladığını anlamaya başlıyor. Yönetmenin bir hikaye yaratmaktan ziyade her şeyin güzel olması ile ilgilendiğinin, vicdani rahatlamanın nasıl bir yük olduğunu göstermeye çalıştığının farkına varıyor. Bununla birlikte de bir yandan filmi çözümlerken bir yandan da görünenin gerçekten bağımsız olabileceğini yeniden deneyimliyor.

Bir film olarak bakarsak senaryo olarak zayıf, anlatım olarak ise bölük pörçük bir görüntü çiziyor. Bu noktalardan da haliyle eleştirilere açık kalıyor. Fakat filmin amacına bakılacak olursa film bir anlam kazanıyor. Wim Wenders’in yarattığı atmosfer ve seyirciyi hikayede koyduğu yer açısından iyi bir yapım. Ancak farklı bir açıdan yorumlandığı zaman değer kazanıyor.

İlginizi çekebilir...

Vizyon

Alex Garland bize, çok da olası görünmeyen bir iç savaş filmi sunarken aslında zeminini sağlam bir temele oturtuyor.

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et