Emrah Kaman: “Kendi güldüğümüz mizahı yapıyoruz.”
Kardeş Payı dizisinin Emrah’ı olarak tanınan Emrah Kaman’ın senaryosunu kardeşi Murat Kaman’la yazdığı, aynı zamanda başrolünde boy gösterdiği Kaçma Birader bugün vizyonda! Daha önce birçok TV dizisinin senaryosuna da emek veren Kaman’la yeni filmi Kaçma Birader'i konuştuk…
Babalar ve Oğullar ve Rüyalar: Ahlat Ağacı
Bu yazı film hakkında spoiler (sürprizbozan) içermektedir.
I.
Ahlat Ağacı, özünde bir babalar ve oğullar öyküsü; şekilsiz, kurumuş, yamaçta bir başına duran ahlat ağacıyla onun yamuk...
Kelimeler görüntünün ötesinde: Benim Çocuğum
Benim Çocuğum ilk yarıda sırtını gayet yalın bir belgesel tekniğine yaslıyor. LİSTAG (LGBT Aileleri İstanbul Grubu) üyesi ebeveynler, kendi evlerinde, kameranın karşısına oturup konuşmaya başlıyor.
Statham’sız “Transporter” (“Taşıyıcı”) Olur Mu Diyenlere: The Transporter Refueled
Taşıyıcı Frank Martin'in macerası The Transporter Refueled ile yeniden başlıyor. İlk üç filmden farklı bir çizgide seyreden filmde yan karakterlerin işlevi öncekilere kıyasla daha büyük...
Bu Hafta Vizyona Giren Filmler (20 Temmuz 2012)
Senenin en verimli vizyon haftasındayız sanırım. Bu hafta vizyona giren dokuz filmin neredeyse yarısı ortalamanın üstünde değerlendirilebilecek yapıtlar: En son Berlin’de Altın Ayı’yı kucaklayan, Petzold’un yeni filmi Barbara; Oscar’larda özellikle oyunculuk dallarında adından söz ettiren Vikyoryen draması Hizmetkâr Albert Nobbs haftanın major filmleri bize kalırsa. Bir Luc Besson projesi olan İsyan ve 2. Dünya savaşı sırasında ikili oynayan Cezayirli ajanın hikâyesinin anlatıldığı Özgür Adamlar, haftanın aksiyon çeşitlemeleri olarak dikkat çekiyor. Uzun zamandır vizyona girmesini beklediğimiz, Meksika’daki uyuşturucu çetelerine sosyo-gerçekçi bir bakış atan Miss Bala sonunda vizyona giriyor! Rec ikilemesinin yönetmeni olarak tanıdığımız Jaume Balagueró, yeni gerilim denemesi Ölüm Uykusu’unda, hayli ayrıksı bir ‘Sapık’ hikayesi anlatmaya soyunmuş. Sahte Gelin, Yasak Aşk ve Korku Odası: 205’se haftanın diğer filmleri. Herkese iyi seyirler…
Bu Hafta Vizyona Giren Filmler (17 Mayıs 2013)
68 olayları sırasında Paris’te iki Fransız kardeş ve bir Amerikalı öğrencinin, kapandıkları evde yaşadıklarını anlatan Düşler, Tutkular & Suçlar’dan (The Dreamers) sonra dokuz yıl sinemaya ara veren Bernardo Bertolucci yeni filmi Ben ve Sen’de (Io e te); bu kez de bir apartmanın bodrumuna saklanmış üvey kardeşlerin birlikte geçirdiği haftayı anlatıyor.
Gri Kurt (The Grey): Klasik Amerikancı Kahramanlık Anlatısının Yeniden Üretimi
Vahşi doğa koşullarına karşı mücadele, yani ‘survival’ sinemanın en sevdiği temalardan olagelmiştir her zaman. Anımsayacağınız üzere, en son Oscar’larda da adından söz ettiren, 2010 yapımı 127 Saat (127 Hours) filminde kullanıldığını görmüştük bu temanın. Gri Kurt (The Grey) da, esasen bu izlekten ilerleyen bir deneme; Alaska’ya düşen bir uçaktan sağ kurtulan yedi kişinin hayatta kalma mücadelesine tanık oluyoruz film boyunca…
Everest: Adının Hakkını Veremeyen Film
1996 yılında Everest’e tırmanmak turistik bir aktiviteye dönüşmüş ve 65 bin dolar ödeyenler rehber eşliğinde bu zorlu yolculuğa çıkartılmaya başlanmış. Baltasar Kormákur’un yeni filmi Everest, bu gezilerden birinde ölen on altı kişinin gerçek hikayesini anlatıyor.
Evcil Hayvanların Gizli Yaşamı: Eğlenceli Fakat…
Kimi için gün o dört duvarın dışına adımını attığında, evdekileri ardında bıraktığı an başlar. Fakat kapanan o kapıyla gündeliğin dışına atılan ve özelin sınırlarına...
Kelebeğin Rüyası: Bir Rüyayı Eleştirmek
Cem Yılmaz’ın “masrafsız filmiyle” beyazperdede rekor sayıda izleyiciye ulaşması, Şahan Gökbakar’ın Recep İvedik'le üç buçuk’uncu kez buluşması, en pahalı yerli yapımın, insana bu kadar paranın nereye harcandığını düşündüren “tuhaf” görüntüleri ve ne romantik ne de komik olmayı başaran bir filmin henüz ikinci haftasında gişeye çektiği bir milyon insan! İç açıcı olduğunu öne süremeyeceğimiz bu tablo bir yana, 2013’ün merakla beklenen projelerinden Kelebeğin Rüyası, böyle bir manzaranın ortasında gösterime girdi.
Görsel Bir Şölen: Peter Pan
Peter Pan’ın kimliği her zaman bir soru işaretiydi. Kim olduğu bilinse de nerden ve nasıl geldiği, nasıl Peter Pan olduğu hiçbir zaman kesin olarak...