BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

Kitap

Kırlangıç Dönümü: Yaşamımıza Dokunan Bir Roman

Sinan Sülün 2011 yılında çıkan öykü kitabı Karahindiba’dan sonra bu kez bir roman ile okuyucularının karşısına çıktı. Sülün’ün insanın kalbine bir ucundan dokunan sıcacık öykülerinden ve akıcı dilinden sonra yeni kitabı büyük bir merakla bekleniyordu. Ben de o meraklılardan biriydim. Kitabın çıktığı gün soluğu kitapçıda aldım…

Sinan Sülün 2011 yılında çıkan öykü kitabı Karahindiba’dan sonra bu kez bir roman ile okuyucularının karşısına çıktı. Sülün’ün insanın kalbine bir ucundan dokunan sıcacık öykülerinden ve akıcı dilinden sonra yeni kitabı büyük bir merakla bekleniyordu. Ben de o meraklılardan biriydim. Kitabın çıktığı gün soluğu kitapçıda aldım…

Sinan Sülün

Belki de son söylenecek sözü en baştan söylüyorum ama; bu kadarını beklemiyordum. Sinan Sülün’ün yine kendine has samimi dili daha ilk sayfalardan itibaren okuyucu etkisi altına alıyor. Daha ilk satırlar ile birlikte gökyüzüne aşık Ali’nin dünyasına dalıyor, insana ve hayata dair aslında kısa ama derin bir yolculuğa çıkıyoruz kitapta.

Sinan Sülün’ün kitabına ister bir aşk romanı deyin isterseniz de politik roman. Bence her ikisinin de güzel bir harmanı olmuş hikaye. Özellikle de benim gibi politikanın yaşamın içinde ve insanın olduğu her yerde olduğunu düşünenlerin hikayesi Kırlangıç Dönümü.

Kavramsal olarak Sinan Sülün’ün tarzının ne olduğu kesinlikle tartışılabilir ama, onun politikanın insanın yaşamına dair olan etkilerini anlatmadaki başarısı muazzam. Kitabı okurken aklıma ilk gelen Sinan Sülün’ün daha genç bir yazar iken Vedat Türkali ve Mehmed Uzun gibi sade ve yalın olarak toplumsal sorunlara ve politikaya yaptığı vurgu geldi. Kitabın kahramanı Ali hayal ettiği başka bir dünyayı ya da kendi tabiriyle hayallerini, günlük konuşmalarında davranışlarında ve yaşadığı aşkta son derece belirgin ortaya koyuyor. Kitabı tarzıyla farklı kılan da kesinlikle bu bence.

Kitapta bir bakmışsınız sınıfsal farklılıkların insan yaşamına olan etkisi ve küçük burjuva ideolojisinin eleştirisi var. Bir bakmışsınız 1 Mayıs mahallesinin doğallığı ve basit, sıradan insanların küçük çabaları. Bir bakıyorsunuz Ali’nin yoldaşlarının politik sıkışmışlıklarının vermiş olduğu umutsuzluğu görüyorsunuz, diğer yanda Ali’nin saf umutlarını. Ya da bir yanda Verda’nın arkadaşı Başak’ın sahte güce ve paraya dayanan sahte aşkları diğer yanda Verda ile Ali’nin saf gülüşleri ve aşkları… Her bir duygu ve gerçeklik diyalektikte olduğu gibi karşıtlarıyla hayat buluyor romanda.

Kitabın sonunda Ali şunları söylüyor:

“Buraya geldiğim gece bir rüya gördüm. Zamanın ve mekanın olmadığı bir yerdeydim. Renkler, biçimler, nesneler hiçbir şey yoktu. Sadece ben vardım. Kainatın ortasında yapayalnızdım. Başımı kaldırıp göğe baktım. Gökyüzü sözcüklerle doluydu. Sayısız sözcük, uzayın boşluğunda dalgalar halinde süzülüyordu. Sanki bir sözcük denizinin ortasında kalmıştım. Hayranlıkla uçuşan harflere, sözlere, cümlelere bakıyordum.

                Bir süre hiç kımıldamadan, sözcükleri seyrettim. Sonra senin ismini söyledim. Verda sözcüğünün mutlulukla gökyüzüne doğru kanatlanıp uçtuğunu gördüm. Sevgi’nin nasıl salına salına dolaştığını, Aşk’ın kuyrukluyıldız gibi hızla diğer sözcüklerin arasına girip onları darmadağın ettiğini, Devrim’in güneşten kopan bir parça gibi değdiği her şeyi nasıl değiştirdiğini gördüm.

                Sonra uyandım. Kendimi bir karahindiba tohumu kadar hafif ve özgür hissediyordum. Sanki bütün hakikat küçücük bir tohumun içine girmişti. Bütün korkularım, bundan sonra ne olacağına dair kaygılarım, hepsi silinmişti. Sözcüklerin ölmediğini, hayatım boyunca söylediğim her şeyin var olmaya devam edeceğini seziyordum. Yok olacak olan sadece bedenim, gölgem ve yansımamdı. Hissettiğim şeyin yüceliği karşısında ne yapacağımı bilemedim. Balkona çıktım. Yıldızlara baktım. O zamana kadar görmek istediğim şeyin yıldızlar değil, kendim olduğunu anladım.”

İşte Sinan Sülün Kırlangıç Dönümü ile sizi “bir sözcük denizinin ortasına” davet ediyor. Hem de ilk kitabının üzerine kendine has diliyle uzun yıllar adından söz ettirecek bir hikayeyle. Belki yıllar sonra Sinan Sülün’ü anlatırken yine sonun satırlarına, onun sözcüklerine döneceğiz ve şöyle diyeceğiz: “Sözcüklerin ölmediğini, hayatım boyunca söylediğim her şeyin var olmaya devam edeceğini seziyordu”. Çünkü kalemi bunu başaracak kadar güçlü…

Ben kitabı bitirip kapağını kapatırken ağzımdan şu sözler döküldü: “Keşke hiç bitmeseydi.” Bence daha fazla zaman kaybetmeden mutlaka bu kitabı edinin ve hemen okumaya başlayın… Kitaplığınızda en güzel köşede yer alacak ve yıllar sonra tekrar tekrar okuyacağınız bir kitap Kırlangıç Dönümü

İlginizi çekebilir...

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et