BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

Baştan söyleyeyim, kendi küçük dünyasında samimi öyküler sunan filmleri seviyorum. Hele ki bu öyküleri yazarken senaryonun boşluklara düşmemesi, oyunculukların samimi ve inandırıcı olması, bu tarz filmlerin gönlümdeki yerini sağlamlaştırıyor. İşte, Yozgat Blues tam manasıyla böyle bir film.

Vizyon

Yozgat Blues: Hüzünlü Yalnızlığım

Baştan söyleyeyim, kendi küçük dünyasında samimi öyküler sunan filmleri seviyorum. Hele ki bu öyküleri yazarken senaryonun boşluklara düşmemesi, oyunculukların samimi ve inandırıcı olması, bu tarz filmlerin gönlümdeki yerini sağlamlaştırıyor. İşte, Yozgat Blues tam manasıyla böyle bir film.

yozgat blues

Baştan söyleyeyim, kendi küçük dünyasında samimi öyküler sunan filmleri seviyorum. Hele ki bu öyküleri yazarken senaryonun boşluklara düşmemesi, oyunculukların samimi ve inandırıcı olması, bu tarz filmlerin gönlümdeki yerini sağlamlaştırıyor. İşte, Yozgat Blues tam manasıyla böyle bir film.

Seçil Toprak Seçil Toprak

Kadroya baktığımız anda Yozgat Blues’un nasıl bir oyunculuk dersi olduğunu görebiliriz: Ercan Kesal, Ayça Damgacı, Tancu Biçer, Nadir Sarıbacak. Dramla komedinin birbirinin içine geçtiği bir Mahmut Fazıl Coşkun filmi Yozgat Blues. Zaten isminden başlayarak sizi bekleyen ironi zincirine kendinizi kaptırmanız işten bile değil.

İnsan nereye kaçarsa kaçsın kendini de götürüyor. Kafasındakileri, yüreğindekileri… Yanına bir de yol arkadaşı almışsa, gitgide birlikte bir yaşam mücadelesine dönüyor geçen günler. İstanbul’da bir alışveriş merkezinde Fransızca şarkı söylerken gördüğümüz Yavuz’un (Ercan Kesal) hali daha ilk andan acıklı ve absürd gelir bize. Israrla aynı şarkıyı söylemesi zaten şarkıyı filmin leitmotifi haline getiriyor. Aldığı bir teklifle Yozgat’a gitmeyi kabul etmesi, İstanbul’dan ve çevresinden bir kaçış anlamına da geliyor. Ancak insanın aklına hemen “Yozgat kaçılacak bir yer mi?” sorusu geliyor. Üstelik blues söyleyen bir adam için… Alışveriş merkezinde çalışan Neşe’nin (Ayça Damgacı) de yanına katılmasıyla Yavuz’un Yozgat macerası başlıyor.

yozgat blues

Filmin Yozgat ayağında tanıştığımız tiplemeler; acar, kurnaz veya saf Anadolu halkının izdüşümü sanki. Üstelik Yavuz’un kabul ettiği işin düğün salonu olarak kullanılan lokantavari mekânda şarkı söylemek olması, filmin karakterler açısından hem içler acısı hem de komik halini sergiliyor. Çünkü bu, Yozgat’ta blues söylemek manasına geliyor. Burada bir parantez açıp bu durumun film ve izleyici açısından bir küçümseme anlamı taşımadığını söylemek gerek. Bu, sadece olmaya çalışılanla olan arasındaki uçurumu sergilemesi açısından hayli ironik bir durum. Dolayısıyla yaklaşık iki yüz yıllık Batılılaşma maceramızın gelip dayandığı noktadaki ikilikler, geçmişten günümüze değişmiyor; kılık değiştirerek aynı ikiliği yaşıyoruz. Bu hissiyatı yaşatması açısından filmin inandırıcılık konusunda hiçbir sıkıntı yaşamaması da bunun göstergesi aslında. Dönüşmeye çalıştıklarımızın bizi dönüştürdüğü hallere baktığımızda, filmde yaratılan Kâmil (Nadir Sarıbacak) tiplemesinin daha fazla öne çıktığını söyleyebiliriz.

Taşra sıkıntısının birebir vücut bulmuş hallerinin dışavurumu olan Kâmil ve Sabri (Tansu Biçer) içerideki insan hallerini gösteriyorlar bize. Kâmil, kendini oldurmaya çalışan bir tipleme olarak kendi gerçekliğinden sıyrılmış bir tipleme haliyle karşımıza çıkıyor. Eli kalem tutmuş, kitap görmüş bir insanın dünyasını genişletmeye çalışmasının ancak genişleyecek dünyanın Yozgat’la sınırlı olmasının komik dokunuşlarla işlendiği biri Kâmil. Yani kendi başına ironik bir tipleme. Sabri ise daha sınırlı bir bakış açısına sahip, kendi küçük dünyasını oldurmaya çalışan, istediği mutlu bir yuva ve geleceğini idame ettirecek bir iş olan biri. bu açıdan temsil ettikleri ve arzuladıklarıyla birbirinin tersi iki yansıma olarak görürüz Sabri ve Kâmil’i. Onları birleştiren unsur olarak da Neşe çıkar karşımıza. İsminin taşıdığı anlamı bir anda Yozgat’a getiren biridir aslında Neşe. Belki içindeki hüzünle karıştırıp dışavurur neşesini ancak Neşe, filmin üç erkeği için de dönüştürücü bir öğedir filmde. Her birinin hayatında küçük de olsa birtakım değişiklikler yapar. Bazen hayallerin yansıması, bazen bir yoldaş, bazense bir eş…

yozgat blues

Yukarıda söylediklerimden de anlaşılacağı üzerine Yozgat Blues, yarattığı tiplemelerle öne çıkan bir film. Dolayısıyla oyunculukların filmdeki yeri çok büyük… Ercan Kesal, Yavuz rolüyle sinemamızdaki en samimi işlerinden birine imzasını atıyor. Yavuz’un hüzünlü yalnızlığının birebir vücut bulmuş hali Kesal. Gizledikleri, istedikleri, söyleyemedikleri yüzüne ve vücut diline yansıdıkça izleyenin onu anlamaması imkansız hale geliyor. Dönüştüğü Yavuz’a inanmamak da mümkün değil. Haliyle bu performansının ödüllerle taçlandırılması çok doğal. Aynı kendi oyunculuğu gibi.

Filmi izleyen hemen hemen herkesin ortak düşüncesi, Kâmil tiplemesinin filmin zenginleşmesini sağlaması. Dolayısıyla Nadir Sarıbacak’ın Yozgat Blues’daki yeri yadsınamaz. Hatta Kâmil’den ayrı bir film öyküsü çıkabileceği ihtimali de hiç az değil.

Geçtiğimiz nisan ayında, İstanbul Film Festivali’nde gösterildiğinden bu yana, Yozgat Blues için tek kötü söz dahi duymadım. Israrla bu yılın en iyi işlerinden biri olduğunu da söylüyorum. Dolayısıyla yılın bu son ayında karşımıza çıkabilmiş Yozgat Blues’u kaçırmamanızı dilerim.

yozgat bluesYozgat Blues

Yönetmen: Mahmut Fazıl Çoşkun

Senaryo: Tarık Tufan, Mahmut Fazıl Çoşkun

Oyuncular: Ercan Kesal, Ayça Damgacı, Tancu Biçer, Nadir Sarıbacak

Yapım: 2011 / Türkiye / 96 dk.

İlginizi çekebilir...

Vizyon

Alex Garland bize, çok da olası görünmeyen bir iç savaş filmi sunarken aslında zeminini sağlam bir temele oturtuyor.

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et