BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

Atilla Dorsay Sabah gazetesinin Cumartesi ekinde yayımlanan ve Mahsun Kırmızıgül’ün New York’ta Beş Minare filmini incelediği 06.11.2010 tarihli yazısındaki şu cümlelerine takıldım doğrusu: “Adını Bitlis türküsü Bitlis'te Beş Minare'den alıyormuş. Türkü kültürüm yüksek olmadığı için bilmiyordum!”

Ege Görgün

Atilla Dorsay Bitlis’te Beş Minare türküsünü bilmiyor olabilir mi?

Atilla Dorsay Sabah gazetesinin Cumartesi ekinde yayımlanan ve Mahsun Kırmızıgül’ün New York’ta Beş Minare filmini incelediği 06.11.2010 tarihli yazısındaki şu cümlelerine takıldım doğrusu:
“Adını Bitlis türküsü Bitlis’te Beş Minare’den alıyormuş. Türkü kültürüm yüksek olmadığı için bilmiyordum!”

Atilla Dorsay‘ın Sabah gazetesinin Cumartesi ekinde yayımlanan ve Mahsun Kırmızıgül’ün New York’ta Beş Minare filmini incelediği 06.11.2010 tarihli yazısındaki şu cümlelerine takıldım doğrusu: “Adını Bitlis türküsü Bitlis’te Beş Minare’den alıyormuş. Türkü kültürüm yüksek olmadığı için bilmiyordum!”

Memleketim nüfusuna kayıtlı herhangi birinin bu türküyü bilmiyor olduğuna bile inanasım gelmezken, hayatı müzikle içli dışlı geçmiş aydın bir insan olan Atilla Dorsay’ın Bitlis’te Beş Minare’den habersiz olduğunu söylemesi beni nasıl etkiledi artık siz tahmin edin.

İşe Twitter ve Facebook’ta küçük kamuoyu araştırmaları yaparak başladım. Bu türküyü gerçekten bilmeyenler var mı yok mu, öğrenmenin en kolay yolu buydu.

İlk tepki Twitter’dan edebiyat eleştirmeni-yazar Semih Gümüş’ten geldi. Önce “Bitlis’te Beş Minare türküsünü bilmeyen olur mu!” dedi. Ben de, “Bu Darth Vader’ın kim olduğunu bilmemek gibi bir şey!” dedim şaka yollu. O da “Darth Vader neyse de bence Bitlis’te Beş Minare’yi bilmemek olmaz. Hiç değilse öğrenilir,” diye yanıt verdi ki söyleyecek bir şey bırakmadı geriye.

Facebook’ta kamuoyu araştırmama ise buraya taşıyamayacağım sertlikte tepkiler geldi. Arabesk dinlemeyi yavşaklıkla ilintilendiren Fazıl Say’a gönderme yapan ise bizim Turgay (Özçelik) oldu ki doğru bir noktaya parmak bastı. Genel olarak tepkiler bu ülkede yaşayıp da bu türküyü bilmemenin mümkün olmadığı yönündeydi. Bu yazıyı yazarken daha “Ben de bilmiyorum Bitlis’te Beş Minare’yi!” diyen çıkmamıştı. Medeni cesaret mi gösteremiyorlardı yoksa bu türküyü bilmeyen tek kişi Atilla Dorsay mıydı?

İkincisi olduğunu sanmıyorum. Dorsay’dan başka da bu türküyü bilmeyenler vardır demek istemiyorum, ben Dorsay’ın bu türküyü bilmediğine inanmıyorum. Olsa olsa bir anlık boşluğuna gelmiş ve böyle bir şey yazmıştır. Gördüğümde kendisine soracağım hatta gerekirse türküyü bizzat kendim seslendireceğim karşısında.

Şimdi gelelim Dorsay’ın bu türküyü bildiğine inancım nereden kaynaklanıyor. Öncelikle Facebook’taki araştırmamda harika Yeşilçam blogu Sinematik’in banisi Utku Uluer’in hatırlattığı gibi Edip Akbayram tarafından da seslendirilen Bitlis’te Beş Minare türkü formatından farklı bir biçimde de müzikseverlerle buluşmuştu. (Yavuz Bingöl versiyonu da var ama o zamanlar daha Nuri Bilge Ceylan oyuncusu değildi kendisi, dolayısıyla o versiyonun bilinmemesi normal)

İkincisi, bu kez eski Berezilya.com yazarlarından Mevlüt Sarı’nın vurguladığı gibi, Bitlis’te Beş Minare Kartal Tibet’in yönettiği 1981 tarihli unutulmaz Kemal Sunal filmi Davaro’da da karşımıza çıkıyordu.

“”Bitlis’te Beş Minare türküsünün girişi, Davaro’da Kemal Sunal ve Şener Şen’in düeti şeklinde geçer. Filmin ilgili sahnesi Memo’nun çarşaf giyerek hapisaneden kaçtığı sahnenin hemen akabindeki koşma sahnesindedir. Sahnenin devamında, türkünün müziği fonda çalarken, Memo ve Sülo 1 küp dolusu ganimeti topraktan çıkarırlar.” (M.s.)

Anlayacağınız Atilla Dorsay’ın bu filmi seyretmemiş olması nasıl mümkün değilse, bu türküyü bilmemesi de o kadar mümkün değil. Ama biz yine de bilmeyenler olacağını var sayarak şöyle bir hizmet eyleyelim ve bu türkünün hikayesiyle sözlerini paylaşalım. Aşağıdaki satırlar Nazmi Zülfikar‘a ait.

Bitlis’te Beş Minare türküsünün hikayesi

Rus işgali sırasında Bitlis, bir harabe şehir görüntüsü alır. Düşmanın çekilmesinden sonra savaş esnasında Bitlis’ten kaçan bir baba ve oğul, Bitlis’e dönmek üzere yola çıkarak şehre hakim konumdaki Dideban Dağı eteğine varırlar. Baba, şehirde canlı kalıp kalmadığını öğrenmek için oğlunu şehre gönderir. Bir süre sonra oğul geri döner ve uzaktan babasına şöyle seslenir:

“Şehirde yaşama dair hiçbir iz yok; sadece beş tane minare ayakta kalmış.”

Bunu duyan baba yıkılır, diz çöker ve şöyle bir ağıt yakarak oğlunu yanına çağırır.

Bitlis’te beş minare, beri gel oğlan beri gel.
Yüreğim dolu yare, beri gel oğlan beri gel.

Bu ağıt zamanla türkü ve manilere konu olarak günümüze kadar gelir.

Türkünün Sözleri

Bitliste beş minare beri gel oğlan beri gel
Yüreğim dolu yare beri gel oğlan beri gel
İsterem yanen gelem beri gel oğlan beri gel
Cebimde yok on pare beri gel oğlan beri gel

Tüfeğim dolu saçma beri gel oğlan beri gel
Kaçma vururum kaçma beri gel oğlan beri gel
Doksan dokuz yarem var beri gel oğlan beri gel
Bir yarede sen açma beri gel oğlan beri gel

İlginizi çekebilir...

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et