BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

Siyasal sinema meraklıları için türün üstatlarından Costa Gavras’ın yeni filmi Cennet Batıda, yunuslar üzerine bir belgesel Koy, korku ve gerilimciler için Koleksiyoncu, Splice ve Türk sinemasından türün taze bir örneği olan Ev sinemalarda…

Vizyon

Fecir Alptekin’le Bu Hafta Vizyona Giren Filmler (04 Haziran 2010)

Siyasal sinema meraklıları için türün üstatlarından Costa Gavras’ın yeni filmi Cennet Batıda, yunuslar üzerine bir belgesel Koy, korku ve gerilimciler için Koleksiyoncu, Splice ve Türk sinemasından türün taze bir örneği olan Ev sinemalarda…

Bol filmli, zengin bir haftaya daha merhaba diyoruz sevgili okurlar… Siyasal sinema meraklıları için türün üstatlarından Costa Gavras’ın yeni filmi Cennet Batıda, yunuslar üzerine bir belgesel Koy, korku ve gerilimciler için Koleksiyoncu, Ölümcül Takip ve Türk sinemasından türün taze bir örneği olan Ev sinemalarda… Herkese iyi seyirler!

Eden a l’Ouest/ Eden is West/ Cennet Batıda

Yön: Costa Gavras
Sen: Costa Gavras, Jean-Claude Grumberg
Oyn: Riccardo Scamarcio, Odysseas Papaspiliopoulos, Léa Wiazemsky, Tess Spentzos
Yapım: 2009, Fransa – Yunanistan – İtalya, 110 dk.

Çocukluğumun geçtiği Kızıltoprak’ta efsane bir Kent Sineması vardı zamanında… İlk başlarda burada Pazar sabahları gösterilen animasyonlara götürürdü annem beni. Sonra ilkokulla birlikte yavaş yavaş ciddi filmler de girdi hayatıma. Ve işte o dönemde izlediğim filmler sayesinde başladı hem Kent Sineması’na, hem de sinema salonlarının tuhaf kokusuna ve sessizliğine duyduğum aşk. Bu filmlerden biri de, 7 yaşındayken izlediğim, bana önce çok karanlık ve ağır gelen, ancak sinemadan çıktığımda ortada mühim bir şeylerin döndüğüne kanaat getirmemi sağlayan, Jack Lemmon’ın oynadığı Kayıp idi. Hep komik halleriyle görmeye alıştığım tatlı adam, bu kez kaybolan oğlunun peşine düşmüş acılı bir babayı canlandırıyordu. Sonraki yıllarda öğrendim ki filmin orijinal adı Missing, yönetmeni de Costa Gavras’mış. Tamam dedim, önce insan sonra sinemacı kontenjanından kayda alınması gereken önemli bir adam, kendisini izlemeye devam edelim.

Saygınlığı ve üretkenliğinden hiçbir şey kaybetmeden yıllara meydan okuyan, 80’lerine yaklaşmasına rağmen hala iddialı işler yapan değerli Costa Gavras son filmi Eden a l’Ouest/ Eden is West/ Cennet Batıda ile yeniden bizlerle… Siyasal sinemanın yaşayan usta yönetmenlerinden Gavras’ın sinemasında neler yok ki…: Yunanistan adı verilmeden faşist çetelerle devlet arasındaki gizli ilişkileri gözler önüne seren Yves Montand’lı ve En İyi Yabancı Film dalında Oscar ödüllü Z/ ÖlümsüZ (1969), askeri dikta altındaki bir Güney Amerika ülkesini anlatan ve başrole yine Yves Montand’ı koyan L’Aveu/ Kuşatma (1970), Pinochet yönetimindeki Şili’de gözaltında kaybolan bir gazetecinin öyküsünü anlatan Missing/ Kayıp (1982), geçmişte Nazilerle işbirliği yapmakla suçlanan bir babanın yaşadıklarını konu alan Music Box/ Müzik Kutusu (1989), Katolik kilisesinin Nazi kıyımı karşısındaki pasif tutumunu eleştiren ve benim de en sevdiğim Gavras filmlerinden olan, özellikle Matthew Kassovitz’in oyunculuğuyla hatıralarımızda son derece naif kareler bırakan Amen (2002), Fransa’da yaşanan işsizlik sorununa değinen Le Couperet/ The Ax/ Ölümcül Çözüm (2005) gibi…

Gavras yeni filminde de, ismi açıklanmayan bir ülkeden kaçarak mutluluk ve refah dolu yeni bir hayat kurmak hayaliyle Avrupa’ya doğru yol alan yasadışı bir göçmenin öyküsünü anlatıyor. Polis kontrolünden kurtulmak için gemiden atlayan göçmen Elias (Riccardo Scamarcio), kendini Fransa sahillerindeki Cennet adlı tatil köyünde buluyor. Gözümüzle görmesek de Elias’ın ardında bıraktığını tahmin ettiğimiz yokluk ve sefaletin antitezi olarak planlanmış Cennet’te başlayan yolculuk, nihai hedef olan büyük kent Paris’e kadar sürüyor. Çevresindekilerle iletişim kurabileceği hiçbir dil konuşamayan Elias, yolculuğu boyunca çeşit çeşit insanla ve Avrupa’nın farklı yüzleri/ gerçekleriyle tanışıyor. Başka bir gezegenden dünyaya düşmüş kadar şaşkın ve saf Elias karakterinin beyazperdede vücuda gelen doğallığı, izleyiciye bu yolculuğu birinci elden yaşatıyor adeta; tüm heyecanları, tehlikeleri, korkuları ve umutlarıyla… Ve film, göçmen sorununu sadece nedenleri ya da vatan topraklarından kopma/ yurtsuzlaşma boyutuyla değil, madalyonun diğer yüzünü çevirerek bu çaresiz insanların yeni yaşamlarında maruz kaldıkları modern kast ve kölelik sistemine getirdiği eleştiriyle de masaya yatırıyor.

Bence müthiş bir film… Ustanın, konuyu işlemek üzere seçtiği yolda ve kurduğu öyküdeki yaratıcılığı tartışılmaz. Filmin en başarılı noktalarından biri de mizah – dram dengesi ve geçişleri. Dolayısıyla izleyici üzerinde hedeflenen duygu ve düşünce hareketliliği en doğru kanaldan ve ölçüsünde gerçekleşiyor. Cennet Batıda’nın bana İtalyan Yeni Gerçekçi sinemasının tadını yaşattığını söyleyebilirim. Oyuncu olarak Riccardo Scamarcio’yu tanımayan birini, Elias’ın halktan bir adam olduğuna rahatlıkla ikna edebilirsiniz. Kısa bir süre önce Ferzan Özpetek’in Mine Vaganti/ Serseri Mayınlar’ında izlediğim ve her performansında biraz daha hayran olduğum Scamarcio bazı yabancı eleştirmenler tarafından yeni Al Pacino olarak nitelendirilmiş.

Özetle… Elias’ın büyük umutlarla çıktığı Avrupa yolculuğu büyük bir hayal kırıklığıyla son bulurken, Avrupa rüyası da tamamen karanlığa gömülüyor… Ve bize de, Gavras’ın olayı irdelemek için seçtiği konu/ yöntemdeki yaratıcılığına ve ironik anlatımına alkış tutmak düşüyor. Çok yaşa ihtiyar delikanlı!

Le Herisson/ The Hedgehog/ Yaşamaya Değer

Yön: Mona Achache
Sen: Mona Achache (Muriel Barbery’nin romanından)
Oyn: Josiane Balasko, Garance Le Guillermic, Togo Igawa, Anne Brochet
Yapım: 2009, Fransa – İtalya, 100 dk.

Komedi – dram türündeki film, hayatına son vermeyi düşünen bir kız çocuğunun öyküsünü anlatıyor. Paris’te dış dünyadan uzak bir çevrede yaşayan ve çok zeki bir kız olan 11 yaşındaki Paloma, 12. yaş gününde intihar etmeye karar verir. Ancak ölümle randevusunun yaklaşmasına çok az bir zaman kala, hayatta yalnız bir insan olan apartman görevlisi Renée ve gizemli Kakuro ile tanışır. Paloma, tanık olduğu yeni öyküler ve yaşadığı bu deneyimler sonucunda karamsar hayatını yeniden gözden geçirme şansı bulur.

Yaşamaya Değer, bazı kısa filmleri bulunan 1981 doğumlu genç yönetmen Mona Achache’nin ilk uzun metraj çalışması. Achache’yi hoş bir tesadüfle, yine bu hafta vizyona giren Cennet Batıda adlı filmde oyuncu olarak izliyoruz.

The Collector/ Koleksiyoncu

Yön: Marcus Dunstan
Sen: Patrick Melton, Marcus Dunstan
Oyn: Josh Stewart, Michael Reilly Burke, Andrea Roth, Juan Fernández
Yapım: 2009, ABD, 90 dk.

Gerilim türündeki film, bir evin içinde yaşanan tüyler ürpertici olayları anlatıyor. Kumar borcunu ödemek için tesisatçı olarak çalıştığı evi soymaya karar veren Arkin, kimsenin olmadığını düşündüğü bir anda eve girer. Fakat burada onu kötü bir sürpriz beklemektedir. Arkin, soymak için zorla girdiği evde, ev halkını esir almış psikopat bir katille karşı karşıya gelir.

Koleksiyoncu, Saw/ Testere serisinin dördüncü bölümden başlayarak tüm senaryolarını yazan (burada da iş ortağı olan Patrick Melton ile birlikte) Marcus Dunstan’ın ilk yönetmenlik denemesi.

The Cove/ Koy

Yön: Louie Psihoyas
Sen: Mark Monroe
Oyn: Simon Hutchins, Mandy-Rae Cruikshank, Kirk Krack
Yapım: 2009, ABD, 92 dk.

Belgesel türündeki film yunusların öyküsünü ve günümüz toplumundaki sömürü gerçeğini anlatıyor. Eski yunus eğitmeni Ric O’Barry, yunusların insan esaretinden kurtarılması gerektiğini anlayınca, kıyılarında yunusların ve balinaların yüzdüğü Taiji köyüne gelir. Dikenli teller ve yasak tabelalarıyla çevrili körfezde aslında karanlık bir gerçek yatmaktadır: Milyon dolarlık bir yunus eğlencesi endüstrisi ve yunus eti pazarı… Taijili balıkçılar gecenin karanlığında görülmemiş bir av gerçekleştirmektedirler.

Koy, fotoğrafçılık çalışmalarıyla tanınan Louie Psihoyas’ın ilk sinema yönetmenliği deneyimi.

Ev

Yön: Alper Özyurtlu, Caner Özyurtlu
Sen: Alper Özyurtlu, Caner Özyurtlu, Volkan Keleş
Oyn: Deniz Celiloğlu, Kerem Atabeyoğlu, Alpay Atalan, Ece Çeşmioğlu
Yapım: 2009, Türkiye, 95 dk.

Gerilim türündeki film, Biri Bizi Gözetliyor konseptinde tasarlanmış Ev adlı televizyon programında yaşanan beklenmedik bir olayı anlatıyor. Evde olan biteni 24 saat boyunca seyirciye aktaran yarışma programında, canlı yayın yolunda devam ederken içeriye aniden silâhlı bir adam girer ve yarışmacıları rehin alır. Saldırganın amacı oyunun kurallarını değiştirmektir. Yarışmanın final gecesinde birinci olan yarışmacı elemek istediği kişiyi öldürecek ve tüm olanlar canlı yayında ekrana gelecektir.

Filmin senarist yönetmenlerinden Caner Özyurtlu’yu Kirpi ve Sınav gibi filmlerden oyuncu olarak tanıyoruz.

Chugyeogja/ Chaser/ Ölümcül Takip

Yön: Hong-Jin Na
Sen: Won-Chan Hong, Shinho Lee, Hong-Jin Na
Oyn: Yun-Seok Kim, Jung-Woo Ha, Yeong-Hie Seo
Yapım: 2008, Güney Kore, 125 dk.

Dram – gerilim türündeki film eski polis, yeni kadın satıcısı Joong-Ho’nun öyküsünü anlatıyor. Joong-Ho’nun çalıştırdığı kadınlar bir bir ortadan kaybolmaktadırlar. Ancak çok geçmeden, bir müşterinin telefon numarasının kaybolan kızların son arandığı numarayla aynı olduğunu fark eder. İlk başlarda kadınlarının kaçırılıp satıldığını düşünen Joong-Ho, acımasız bir seri katil olduğunu anladığını müşterinin peşine düşer.

Yönetmen Hong-Jin Na’nın ilk filmi olan Ölümcül Takip, Asya festivallerinden çeşitli adaylık ve ödüllere sahip.

İlginizi çekebilir...

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et