BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

Kızılderililer’in ve adaletin ateşli bir savunucusu olan baltalı İlah Zagor, 1961 yılında Guido Nolitta ve Gallieno Ferri tarafından İtalya’da yaratılmasının hemen ertesi senesi Türkçe konuşmaya başladı. Ülkemizde ilk olarak Ceylan Yayınları’ndan çıkan Zagor o günden bugüne hala aramızda ve ister hala okuyalım, ister okumayalım hala bizden biri.

Dosya

Zagor 50 yaşında: Ünlü Zagorseverlere Zagor’u sorduk!

Kızılderililer’in ve adaletin ateşli bir savunucusu olan baltalı İlah Zagor, 1961 yılında Guido Nolitta ve Gallieno Ferri tarafından İtalya’da yaratılmasının hemen ertesi senesi Türkçe konuşmaya başladı. Ülkemizde ilk olarak Ceylan Yayınları’ndan çıkan Zagor o günden bugüne hala aramızda ve ister hala okuyalım, ister okumayalım hala bizden biri.

İsimlerini Teksas ve Tommiks olarak değiştirdiğimiz “Capitan Miki” ve “Blek” sayesinde ülkemizde çizgi romanın bir diğer eş adı Teksas-Tommiks haline gelmiş olsa da, bu coğrafyanın en bilindik, en havalı çizgi roman kahramanı tartışmasız Zagor’dur. İşte o Zagor artık ellisinde!

Kızılderililer’in ve adaletin ateşli bir savunucusu olan baltalı İlah Zagor, 1961 yılında Guido Nolitta ve Gallieno Ferri tarafından İtalya’da yaratılmasının hemen ertesi senesi Türkçe konuşmaya başladı. Ülkemizde ilk olarak Ceylan Yayınları’ndan çıkan Zagor o günden bugüne hala aramızda ve ister hala okuyalım, ister okumayalım hala bizden biri.

Asıl adı Patrick Wilding olan Zagor, 1800’lü yılların başlarında A.B.D.’nin Kuzeydoğusunda bulunan Darkwood Ormanı’nda (burası hayal ürünü bir yerdir) yaşar. Kanada’nın kuzeyinden, Karayip adalarına kadar uzanan bölgelerde yaşadığı maceralar fantastik ve gotik motifler açısından zengindir. Tarzan’dan esintiler taşır biraz. Ferri’nin onun tipini oluştururken kendi gençlik halinden yola çıktığı söylenir.

Zagor, gözlerini hırs bürümüş beyazlarla ya da dejenere olmuş kara kalpli Kızılderililerle mücadele etmediği zamanlarda uzaylılar, büyücüler, vampirler ve çlgın bilimadamlarının elinden çıkma canavarlarla savaşır. Bir western için ilginç senaryoları vardır Zagor’un.

Talihsiz bir çocukluk geçirmiştir. Anne babası Salomon Kinsky adlı beyaz bir adam tarafından kışkırtılan Kızılderililer tarafından katledilen Zagor, bir cambaz topluluğu olan Büyük Sullivanlar tarafından büyütülür. Kızılderili (Algonkin) dilinde “Baltalı İlah” anlamına gelen Za-gor Te-nay adını alan kahramanımız geliştirdiği atletik becerilerini, Sullivanlar’dan öğrendiği illüzyon numaralarıyla destekleyerek Kızılderililer’i ölümsüz bir ilah olduğuna ikna eder. İlk maceralarından itibaren kendisine tam adı “Don Felipe Cayetano Lopez Martinez Gonzales” olan kadim dostu Çiko eşlik eder.

Zagor’a Türkçeyi öğreten kadın: Ay Barka
“…O tadına doyulmaz macera duygusu.”

70’li yıllardan itibaren Zagor’u onun Türkçesiyle okumuştuk. Çizgi romanlara künye yazma adeti olmayan yayıncılar yüzünden çok geç haberdar olduk Ay Hanım’dan. Zagor dışında pek çok çizgi romanı da o çevirdi: Pekos Bill, Martin Mystere, Ken Parker, Jeriko, Mister No, Judas ve çok daha fazlası.

Bize çizgi roman ile tanıştığınız o ilk dönemlerden söz eder misiniz?

Çizgi romanla ilk tanışmam çocukluk günlerime rastlar. O yıllarda aile büyükleri çocukların çizgi roman okumasına nedense hoşgörüyle bakmaz, bunu bir haylazlık olarak kabul ederlerdi. Çizgi roman okumak tembellerin işiydi. Yine o günlerde çizgi roman deyince akla ilk gelenler Tommiks, Teksas ve bir de Kinowa idi. Hele Tommiks ve Teksas çizgi romanların genel adı haline gelmişti. Çizgi romanları gizlice okurduk, çünkü onları eve sokmak, bir edebiyat öğretmeni olan babam tarafından yasaklanmıştı. Yıllar sonra ben bu işin içine girdiğimde kendisi herkesten daha fazla meraklısı olmuştu çizgi romanların. Hatta bu kitapların bir bakıma insanı dinlendirdiğini söyler, bir yandan da benim yaptığım çevirileri bir öğretmen gözüyle okur, varsa hatalarımı eleştirirdi. Belki yasak oluşundan dolayı bize çok çekici gelen çizgi romanın büyülü serüvenlerine kendimizi kaptırırdık. Çocukluk yıllarındaki bu merak bir süre sonra kayboldu ve altmışlı yıllarda yerini fotoromanlara bıraktr. Özellikle İtalyan asıllı Grand Hotel Dergisi’nin Türkiye’deki versiyonu olan Yelpaze mecmuası o günün genç kızları tarafından pek rağbet görürdü. Ben de her hafta alır, büyük bir ilgiyle okurdum.

Çizgi roman çevirmenliği nasıl başladı?

Arkadaşlarımızdan bulup buluşturduğumuz bu kitapları üç erkek kardeşimle birlikte, gizli saklı okurken onların gün gelip yaşamımfa büyük bir yer tutacağı, yıllarca onlarla haşır neşir olacağım, hatta bir bakıma hayatımı bu yoldan kazanacağım doğrusu aklımın ucundan dahi geçmemişti. Üniversitede filoloji öğrenimini sürdürürken geleceğe dönük planlarımın arasında çeviri konusunu da alternatif bir iş olarak düşünmeye başlamıştım. Eğitimimin bitmesine yakın, bir rastlantı bana bu fırsatı sağladı. Önce Pekos Bill ile tanıştım. Başlangıçta geçici olduğunu sandığım çeviri işi kısa süre sonra resmilik kazandı, kendimi Tay Yayınları‘nın içinde buldum. Çok geçmeden de çevirinin yanı sıra bütün dizilerin yazı işleri sorumluluğunu üstlendim. Önce Zagor’la başlayan çizgi roman maceram Mister No ile devam etti. Onu diğerleri izledi; Jeriko, Ken Parker, Martin Mystere, Jill, Judas ve diğerleri. Liste epey uzun. Bu saydığım italyan orjinlilerin dışında bir de Amerikan asıllı Mandrake, Kızıl Maske, Gordon var.

Çizgi romanların başlıklarının değiştirilmesi de sizin döneminizde gerçekleşti…

Özgün adlarıyla yayınlanan dizilerin yanında, bazı nedenlerle başlıklarını değiştirme gereği duyduklarımız da olmuştu. Örneğin Jeriko’nun özgün adı Jesus’dı. Türk okuruna pek sempatik gelmeyeceğini düşünerek değiştirmeye karar vermiştik. Ken Parker için “Alaska”, Martin Mystere içinse “Atlantis” adını uygun görmüştük.

İtalyan çizgi roman ustalarının ilk kez İstanbul’a gelmesi yine sizin döneminize rastlıyor.

Yayın haklarını aldığımız dizilerin firma sahipleriyle dostluklarımız olmuştu. Bunlardan Tom Braks’ın sahibi Dario Guzzon‘u, o yıllarda adı Cepim ve Daim Press olan Sergio Bonelli Editore’nin yöneticisi Sergio Bonelli‘yi istanbul’da ağırlama olanağı bulmuştuk.

Neden çizgi roman?

Kendimi çizgi romana bu denli yakın hissetmemin nedeni galiba o tadına doyulmaz macera duygusu.

Onlar da Zagorseverler!

Sevin Okyay

Baltalı İlah, baltasına bayılırdım, doğal olarak. Sevdiğim resimli roman kahramanlarından biridir. Gerçi maceraları Türkiye’de yayınlanmaya başladığında ben kazık kadardım, iki yıl sonra bir kızım oldu yani. Fakat geçmişinde unutulmaz çizgi kahramanlar varsa, yenilerine de kucak açıyorsun. İlk kızılderili katliamını (tabii, Zagor/Patrick’in ailesinin öldürülmesini) de hatırlamadığım için, onu hiç ırkçı biri olarak düşünmedim. Zaten doğrusu da bu, çünkü vicdan azabıyla ırkçılığa karşı tavır almış, hep adaletten yana olmuştur. Kıyafeti pek güzeldir, Bataklıklar ile Çiko’yu da hatırlıyorum ve elbette Darkwood ormanını. Kırk yıl kadar bizimle kaldı, değil mi? Galiba halen de var. Çok yaşasın!

Sadık Yemni

Tommiks, Teksas ve Kinova ile altmışların hemen başında tanıştım. Ardından Tex çıkmıştı. Zagor hayatıma daha sonra girdi. Normal westernlerden farklıydı. Fantastik beldeler, yaratıklar, uzaylılar gibi bu türün alışık olmadığı renkler ve boyutlar katıyordu serüvene. Bu nedenle çok ilginç bulmaktaydım. Zagor’u Tommiks’i tanıdığım yaşta tanımak isterdim. Çocukların fantezisini alıp götüren harika bir çizgi romandı.

Hakan Dilek

Zagor; nara, orman, özgürlük, sadakat, bağlılık ama esaret değil, hatır gönül ama hakkaniyetle. Delikanlılıksa gözünü budaktan sakınmamak, şekilse kartala yazılmış giysisine işlemiş, dehşete düştüğü anlarda bile çare aramış… Hem Cesur Yürek hem kanun koruyucu hem doğa sever hem yangın yeri… Binek hayvanına içi ısınmamış ama bütün nebatın sevgilisi, Hacı Bektaş’ı…. En okuduğum sürelerde Çiko’nun uzun ismine ve tezatı Zagor’a hep hayran oldum.

Ali Ece

Zagor’u severim ama yardımcısı Çiko’yu daha çok severim. Bana Sabri’yi hatırlatıyor bugünlerde. Tommiks’i de sırf Doktor ve Konyakçı için okurdum. Çiko’nun asıl adı Felipe Cayetano Lopez Martinez Gonzalez’dir, onu bilirim. Mahallede biraz kilolu kim varsa ona direkt “Çiko” lakabını takardık. Hepimizi etkilemiştir, Zagor’un tişörtü süperdir.

Uzman Görüşü: Sıtkı Sıyrıl

Sıtkı Sıyrıl (bu bir mahlas, kimse gerçek ismini bilmiyor) Zagor’un Sözü Bu! adlı blogunda yalnızca Zagor’dan türeyen içerikler yazıyor. Kendisi Zagor üstüne bir kitap da hazırlıyor.
Zagor’un neden Türkler tarafında çok sevildiğinin şifrelerinden biri de Western. Halâ her Pazar oynayan TRT1 Pazar Sineması’nda bir kovboy görünce ekrana kitlenip kahvaltıdan bir şey anlamayan adam, Lee Van Cleef ile arasında sevgi, saygı ve korkuyla karışık mesafeli bir ilişki bulunan bünye, hayatını en sefil zamanlarında bile Türk Filmi tadında mutlu sonla bitecek olmanın rahatlığı ve tevekkülü ile tam macera yaşayan kişi Zagor’u sevmek zorundaydı. Öyle de oldu. Kendisini evden atan paragöz evsahibi, bir sürü anahtar vaad eden yoz politikacı, mahalledeki çakma mafya, karısını/oğlunu döven zorba, okuldaki çete, derken Zagor’un baltası cümle kötüye yetişmişti.

* Lal Kitap’tan aylık olarak iki farklı Zagor dizisi yayımlanıyor.

* Yeşilçam merdiven altı imalatı Zagor filmleri Baltalı İlah’ın ülkemizde ne kadar sevildiğinin bir başka kanıtıdır. Nişan Hançer’in yönetmenliğini yaptığı, Levent Çakır’ın başrolünde oynadığı Zagor Kara Bela ve Zagor Kara Korsan’ın Hazineleri filmleri de geçtiğimiz günlerde Horizon firmasından DVD olarak piyasaya çıkmıştı.

İlginizi çekebilir...

Vizyon

Alex Garland bize, çok da olası görünmeyen bir iç savaş filmi sunarken aslında zeminini sağlam bir temele oturtuyor.

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et