BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

İçinde bulunduğumuz çağda süper kahramanlara her zamankinden daha çok ihtiyaç var. Lâkin süper kahraman çıkartmak öyle her ülke için o kadar kolay değil. Süper kahraman çıkartabilmek için savunma sanayinin bir gereği olarak önce biraz komşu ülkeler kolaçan edilir, göze kestirilen süper kahraman modeli tırtıklanarak, mümkünse yerel değerler katılarak mevcudiyete getirilir. İşte 1975 tarihli The Super Inframan adlı film, Çin’in ilk süper kahraman öyküsünü, tam da tanımladığım şekilde anlatıyor.

Kült Filmler

Made in China Isıtıcı: The Super Inframan

İçinde bulunduğumuz çağda süper kahramanlara her zamankinden daha çok ihtiyaç var. Lâkin süper kahraman çıkartmak öyle her ülke için o kadar kolay değil. Süper kahraman çıkartabilmek için savunma sanayinin bir gereği olarak önce biraz komşu ülkeler kolaçan edilir, göze kestirilen süper kahraman modeli tırtıklanarak, mümkünse yerel değerler katılarak mevcudiyete getirilir. İşte 1975 tarihli The Super Inframan adlı film, Çin’in ilk süper kahraman öyküsünü, tam da tanımladığım şekilde anlatıyor.

İçinde bulunduğumuz çağda süper kahramanlara her zamankinden daha çok ihtiyaç var. Lâkin süper kahraman çıkartmak öyle her ülke için o kadar kolay değil. Süper kahraman çıkartabilmek için savunma sanayinin bir gereği olarak önce biraz komşu ülkeler kolaçan edilir, göze kestirilen süper kahraman modeli tırtıklanarak, mümkünse yerel değerler katılarak mevcudiyete getirilir. İşte 1975 tarihli The Super Inframan adlı film, Çin’in ilk süper kahraman öyküsünü, tam da tanımladığım şekilde anlatıyor.

Tuğba Keleş

‘Komşu’ dediğimden kelli , dünyaya mal olmuş Amerikan süper kahramanlardan dem dahi vurmadan beyinlerimize coğrafi jimnastik yaptırıyor, “Çin’in en önemli komşusu kimdir?” sorusuna, sanki çok kazık sormuşum gibi (ALES’ten fena etkilendim itiraf ediyorum), sizleri yormadan ben yanıt veriyorum; Elbette Japonya! Dolayısıyla yazıyı okumadan evvel resimlere şöyle bir göz gezdirdiyseniz afişteki Süpermen logosuna pek aldanmayın diye uyarırım ben. Biz doğrudan Japonların süperine, efenime söyleyeyim bir Ultraman’a, bir Kamen Raidaa’ya bağlanacağız.

Kamen Raidaa a.k.a. Kamen Rider

Açıkçası bağımlı olma potansiyeli had safhadaki biri olduğumdan, ne Ultraman’a ne de Kamen Raidaa’ya bulaşmış değilim (Zamanında hepimizin yakinen tanıdığı Power Rangers’a tutulup, dalgaya maruz kaldığım çok olmuştur ama…). Dolayısıyla meraklanmanız yersiz, çünkü çok üstünde durmayacağım. Kahramanın yalnızca şekil boyutunda, Japon muadilleri ile olan benzerliğine değineceğim ama ondan önce filmin Japonya ile olan asıl bağlantısından bahsetmekte faide görüyorum.

Bir Shaw Biraderler yapımı olan filmin yönetmeni Shan Hua, filmografisinde çok fazla film olmamakla beraber Bloody Parrot, Flying Guillotine 2 gibi sevdiğimiz tarz ‘abuk’ filmlere imza atmış biri. Görüntü yönetmenliğini Japon Tadashi Nishimoto’nun üstlendiği filmin en önemli özelliği, canavar tasarımlarının ve kostümlerinin, çocukluğu 70’li yıllarda geçmiş Japon erkeklerinin hayatlarında önemli bir yer tutan süper kahraman serisi Kamen Raidaa’nın da yapımcısı olan Toei Stüdyosu tarafından yapılması. Eh, arkasına koskoca Toei’yi almış bir filmin fos çıkması mümkün müdür? Test mağduru bir insan olmanın ezikliğiyle bir kere daha kendim yanıt veriyorum: Neden olmasın?

Filmin konusuna gelecek olursak: Dünyada birdenbire korkunç olaylar meydana gelmeye başlamıştır. Birbirinden acayip onlarca yaratık kâh dağ başında kâh şehrin göbeğinde arz-ı endam eylemiş, medeniyeti yerle bir edip, ortalığı yakıp yıkmakta, neye uğradığını şaşıran insanoğlu da elbette bilim adamlarından medet ummaktadır. Uzaydan aldıkları sinyalleri değerlendiren araştırma üssündeki bilim adamları, kısa süre içinde yıkımın kaynağıyla tanışırlar.

Dinazorvari bir canavardan dönüşmek suretiyle kendisinin Prenses Elzebub olduğunu söyleyen bir kadın, dünyayı istila ettiğini, meydana getirdiği yıkımların şiddetinin, gerçek gücü karşısında bir hiç olduğunu ve eğer insan ırkının yok olmasını istemiyorlarsa, insanoğlunun kendisine bir an evvel teslim olması gerektiğini belirterek kendi sığınağına çekilir. Olağanüstü önlem paketiyle olaya müdahale etmek için kolları sıvayan güvenlik kuvvetleri ve baş bilim adamı elele verirler. Bilim adamının uzun süredir üzerinde çalıştığı süper kahraman formülünün hayata geçmesi için gereken tek şey bir insan denektir.

Gencecik Danny Lee (Bu abiye dikkat! Zira hem yönetmen hem oyuncu olarak daha çok canlar yakacaktır), insanlığı kurtarmaktaki bu kutsal görevde denek olmayı seve seve kabul ederek, kendisini acılı bir dönüşümün kollarına bırakır.

Yattığı denek yatağında, parlamak suretiyle doğrudan böcekten hallice bir süper kahramana dönüşen karakterimiz, oldukça güçlenmiştir güçlenmesine ama Prenses Elzebub ve canavarlarını yenebilmek için sahip olduğu güçler yeterli değildir. Ama bilim adamı, kendisi için yenilmez Yıldırım Yumruğu gücünü geliştiredursun, o da motosikleti ve el-ayak kuvvetiyle mücadeleye yılmadan devam eder.

Sırasıyla Elzebub’un sadık canavarlarıyla ‘kıça tekme-enseye tokat’ formatında dövüşerek insanlığın tek umudu konumuna gelmeyi başarır. Inframan, gücü karşısında kirli oynamaktan çekinmeyen Prenses Elzebub’u, diğer tüm süper kahramanlar gibi aksiyonun dibine vurup, seyirciyi adrenalin içinde yüzdürerek eninde sonunda alt edecek ve kahramanlar tarihinde Hong Kong’un adını kitaplara geçirecektir.

Motorlu çeteler, kasklı iskeletler, abuk uzuvlu canavarlar vb. gibi nice görsel cevheri içinde barındıran The Super Inframan’in Hong Kong sineması içerisinde Çin’in ilk süper kahraman filmi olmasının yanı sıra, Shaw Brothers yapımları içinde ilk defa storyboard kullanılan film olması gibi bir takım ilk olma özellikleri de var. Eh, biz de Ters Ninja’da bu tip bir filmden bahsederek başka bir ilki gerçekleştirmişsek eğer, misyonumuz tamamlandı demektir. Bir dahaki filme kadar müessesemizin armağanı inframan oyuncağıyla idare edin…

ZHONG GUO CHAO REN
THE SUPER INFRAMAN

Yönetmen: Shan Hua

Senaryo: Ni Kuang

Oyuncular: Danny Lee, Terry Liu, Hsieh Wang, Wen-Wei Lin

Yapım: 1975, Hong Kong, 84 dakika

İlginizi çekebilir...

Vizyon

Alex Garland bize, çok da olası görünmeyen bir iç savaş filmi sunarken aslında zeminini sağlam bir temele oturtuyor.

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et