BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

MUBI

Rauf (2016): “Pembe İşte, Renk.”

35. İstanbul Film Festivali Ulusal Yarışma filmlerinden olan bu yapım; ufacık bir çocuğun yaşadığı coğrafyayı ve ölümü yavaş yavaş tanıyarak büyümesi üzerine dokunaklı bir iş.

Çatışma altında bir şehirde annesine sığınan küçük Rauf’un görüntüsüyle açılıyor film. Karlar altında, zor bir coğrafya burası. Ölülerinin başında, ellerini tanrılarına açmış bir grup insan görüyoruz sonra ve bütün taşlar yerine kolayca oturuyor. Kimin, kimlerin, hangi iklimin hikâyesini izleyeceğimizi şıp diye anlıyoruz.

Rauf başlarda son dönem Kürt filmlerinde rastladığımız öğeleri birer birer sıralıyor. “Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye Andımız söyleyen Kürt çocuklarının görüntüsü, Türk öğretmenin milli duyguları kabartmak için (!) sınıfa getirdiği Kore gazisi dede, torunu dağa çıkmış yaşlı bir kadının kımıldamadan sandalyede oturup gece gündüz ufka bakması… Hepsi gerçek belki ancak her Kürt filminin aynı öğeleri kullanması tekrar hissinden başka bir işe yaramıyor artık. Üstelik Rauf’un yönetmenleri stilize çerçeveler yaratıp fotoğrafçıdan beklenecek kareler peşine düştüklerinden “yine aynı filmi izliyoruz” diye düşünmek olası.

Neyse ki Rauf her sabah uyanınca ilk iş yüzünü yıkayan “uslu sinema” misali “Kürt filmi gerekliliklerini” yerine getirdikten sonra küçük çocuğun okulu bırakıp babasının asker arkadaşının yanında işe girmesiyle tadını, yolunu, kıvamını buluyor ve 35. İstanbul Film Festivali Ulusal Yarışma filmlerinden olan bu yapım; ufacık bir çocuğun yaşadığı coğrafyayı ve ölümü yavaş yavaş tanıyarak büyümesi üzerine dokunaklı bir işe dönüşüyor. Dokuz yaşında hayat gailesini, aşkı, ölümü, ayrılığı ve mücadeleyi tanıyor Rauf. Bir tek pembe rengi öğrenemiyor. Kime sorsa “pembe işte, renk” diyor ama çevresinde, hayatında yok işte, kafasında bir yere oturmuyor. “İnsan neden dağa çıkar” sorusunun bile cevabı oluşurken o yaşta zihninde, pembeyi kavrayamıyor.

69fffaf2334 (Custom)

İlk bakışta Kar Korsanları, Sivas gibi filmlerle kıyaslanabilecek Rauf’un senaryosu hepsinden iyi etüt edilmiş. Çocukların ölümle tanışmaları, Rauf’un kimsenin gördüğüne inanmadığı pembe renk metaforu ile anlatabildikleri, nihayet kârlar eriyip bahar geldiğinde bile beklenenlerin gelmiyor oluşu ve dağlardaki çiçekler; “Çiçek Korsanları” diyebileceğimiz çocukların coşkun duygularını bire bir hissetmemize yardımcı oluyor. Iskalanmaması gereken bir yapım.

İlginizi çekebilir...

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et