BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

Kitap

“Adına popüler denen şeyi unutma, çocuğum…”

Madonna Wolfgang Amadeus Mozart

18. yüzyıldan günümüze uzanan bir hattın üstünde genele hitap eden müziğin izlerini süren bir kitap. Tarih dersleri vermek yerine ilginç konuları daha da ilginç hale getiren bir üslupla parçalı hikayeler anlatıyor. Tek başlarına da anlamlı olan bu parçaların en önemli özelliği bütünü oluşturmak için kendiliğinden bir araya gelmeleri.

LandlordPopüler müzik tarih boyunca elit tabakalar tarafından bir kabus, Tanrının laneti olarak görüldü. Bu müziği gizli gizli dinlediler, eğlendiler. Gizli gizli çünkü açık açık yapsalardı bu eylemlerini, maazallah dışarıdan gören biri onları “halk” ile karıştırabilirdi. 20. yüzyılın ikinci yarısında bu durumun artık iyice değiştiğini görmek mümkün. Müzik artık sınıfsal farklılıkları ortaya koymaktan çok, bu farklılığı ortadan kaldırmak amacıyla kullanılıyor. Hele ki ülkemizde… Varoş gençliği Nişantaşı’nın, Etiler’in müzikleri ile dans ediyor. Onların dinlemeye alıştıkları Müslüm Gürses, İbrahim Tatlıses gibi isimler de A ve A-plus tarafından kabul görüyor. Varoşun umutsuzluğu, karamsarlığı, isyanınıyla özdeşleşen arabesk şarkılar remiks olupsosyetik gece mekanlarında çalınıyor. Ya da edebiyatın en beyaz, en popüler, en elit isimlerinden biri arabeskin babasıyla ortak projelere imza atıyor. Mozart’tan Madonna’ya Popüler Müziğin bir Kültür Tarihi, bu grift popüler kültür ortamını deşifre etmek için yardım alınabilecek idela bir kaynak.

Mozart’tan Madonna’ya Popüler Müziğin bir Kültür Tarihi

Dünyanın ilk Rock profesörü olarak tanıtılan Peter Wicke okuması hayli keyifli ve bilgilendirici kitabında popüler müzik olgusunun ortaya çıkışının hikayesini anlatmaya soyunuyor. Kitabın en çarpıcı, en harika bölümü girişi. 1780 yılında Leopold Mozart’ın oğlu Amadeus’a verdiği nasihatla başlıyor kitap. Öyle bir nasihat ki bu, para kazanmak amacıyla yapılıyorsa sanatın her dalına uygulanabilir türden. Bugün bile halihazırda bu nasihatı hayatının düsturu haline getirmiş pek çok müzisyen, sinemacı, televizyoncu ve gazeteci var yurtta ve cihanda.

Baba Mozart “Sana önerim, çalışmalarında yalnızca müzikten anlayanları değil, anlamayanları da düşünmen. Bildiğin gibi müzikten gerçekten anlayan 10 kişi varsa, anlamayanların sayısı 10’dür. Bu nedenle popüler denilen ve her kulağı gıdıklayan şeyi unutma,” diyor oğluna. Bunun halkçı bir felsefeden çok, ticari kaygıyla verilmiş bir nasihat olduğu şüphe götürmez. Aynı şekilde Mozart’ın bu nasihatı hep aklının bir köşesinde tuttuğu da…

Johann Strauss

Wicke kronolojik sırayla anlattığı hikayesini 11 bölüme ayırıyor. 18. yüzyıldan başlıyor anlatmaya ve her bölümde ana bir tema seçiyor. 20. yüzyıla kadar ki dört bölümde sınıfsal farklılıklar ve müziğin ilişkisi irdeleniyor daha çok. Baskı tekniklerini gelişmesiyle müziğin yaygınlaşması, popüler müziklerin, hit şarkıların ortaya çıkması, bir sektörün oluşması ve piyanonun bu süreçte üstlendiği rol anlatılıyor. Toplu halde dans etme ve bunun için özel toplantılar düzenleme geleneğini başlatan valse ve Strauss’a ayrıca özel bir bölüm ayrılıyor.

Tango

20. yüzyılın ilk yarısının popüler müziğin palazlandığı dönem. Bunun en büyük nedenlerinden biri erotizmin popüler müziğin içine bu dönemde sızmış olması. En başta Tango ile. Sonra yüzyılın en büyük itici kültürel gücü cazın etkisiyle shimmy ve çarliston geliyor. Ekonomik sıkıntılarla boğuşan Amerika’da doğan ve bu uygun ortamda büyüyüp serpilen caz Avrupa’ya da ihraç ediliyor. Kitabın yazarı Alman olduğu için sanırım bu dönemdeki Almanya’ya özel ilgi gösteriyor ve Nazi Almanyası’nın müzikle, özellikle de cazla olan ilişkisine ve ülkenin 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki durumuna özel bir bölüm ayırıyor. Bu aynı zamanda insanların hayatına sinemanın girdiği, dolayısıyla popüler müziğin akacak farklı bir mecra daha bulduğu bir dönem.

Elvis Presley

Son dört bölüm güncelliği ve dünyanın en ünlü isimlerini karşımıza çıkarması sayesinde kitabın en dikkat çekici ve kolay okunan kısmı. İpleri Koparmak adını taşıyan bölümde beyaz derili orta sınıfa ait genç kuşağın Afroamerikan rhytm&blues müziğine karşı duyduğu ilginin giderek artmasıyla hızlanan cazdan rock’n roll’a geçişin hikayesi anlatılıyor. Elvis Presley fenomeni, sinema filmlerinin etkisi ve yetişkinlerin, ahlakçıların rock’n roll’a karşı yürüttükler kampanyalar bu bölümün ana malzemesi. Atlanılmaması için altı çizilen bir ayrıntıyı buraya taşımak isterim. Elvis Presley’in başlangıçtaki tüm başarısını hemen hemen tümüyle siyahi müzisyenlerin sırtından sağlamış olduğu gerçeği. Örneğin, Kral’a şöhreti getiren Hound Dog iki yıldan beri Willie “Mae” Thornton yorumuyla piyasaydı. Beyaz derilililerin çıkarları, orijinal versiyonların siyahi yorumcularına karşı saygısızca uygulamalar ve yasalarla korunmaktaydı.

Beatles

Kitabın son iki bölümü sırasıyla Beatles ve 80 sonrası müzik akımlarına ayrılmış. Müzik sektörü, özellikle de radyo yayın politikaları konusunda oldukça aydınlatıcı ayrıntılarla da desteklenmiş bu bölümler. Into the Groove / Gece Kültürü adını taşıyan son bölüm Madonna fenomeniyle başlıyor. Süperstar kavramı, bu olgunun topluma etkisi ve bu olguya toplumun tepkisi onun aracılığıyla inceleniyor. Amerika’nın popüler kültür hayatında iz bırakmış Stüdyo 54, Paradise Garage gibi seks ve uyuşturucuyla özdeşleşmiş mekanlar, Larry Levan gibi efsaneleşmiş DJ’ler, yükselen gay kültürü, bitmiş şarkılara müdahale ederek yeni bir ürün ortaya çıkarma geleneği (remix) bu bölümün diğer ana temalarını oluşturuyor.

Mozart’tan Madonna’ya yalnızca bir müzik severi değil, yakın tarihle ve popüler kültürün ana dallarından herhangi biriyle ilgilenen herkesi cezbedebilecek bir kitap. Fazla ayrıntıya girmeden, yüzeyselliğe ve ders kitabı sıkıcılığına düşmeden derdini anlatan güler yüzlü bir belgesel. Bu anlamda bir akademisyen, bir profesör olan Wicke de Mozart’ın babasının tavsiyesine uymuş gibi.

Kitabın alt başlığıyla ilgili kafama takılan bir şey var: Popüler Müziğin Bir Kültür Tarihi. Bu başlık bir tek bana mı eğreti geliyor acaba? Bire bir çeviri olabilir (ki değil: orijinal isimde tarih değil, hikaye kelimesi kullanılıyor çünkü.) ama bire bir çeviri yapmak mı önemli, Türkçesinin daha sağlıklı bir anlam ifade etmesi mi? Popüler Müzik Kültürünün Hikayesi, kitap için daha iyi bir başlık olurmuş gibi geldi bana.

Mozart’tan Madonna’ya Popüler Müziğin bir Kültür TarihiMozart’tan Madonna’ya
Popüler Müziğin bir Kültür Tarihi
Yapı Kredi
Peter Wicke

İlginizi çekebilir...

Vizyon

Alex Garland bize, çok da olası görünmeyen bir iç savaş filmi sunarken aslında zeminini sağlam bir temele oturtuyor.

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et