BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

Bu Hafta Ne İzlesem?

Bu Hafta Ne İzlesem? -219-

🎥 05-11 Eylül 2024 Haftasından İzleme Önerileri

Merhaba,

Malumunuz, Prime Video kimseye haber vermeden kataloğunu zenginleştirmeye devam ediyor. Her açtığımızda yeni bir film ya da diziyle karşılaşıyor, bazen de “bu daha dün sinemalarda değil miydi ya” diye şaşırıyoruz. Son olarak Zac Efron’un role hazırlanmak için insanüstü bir çabayla vücudunu geliştirdiği Demir Pençe / The Iron Claw’u görünce yaşadık bu durumu. Nasıl yani, 5 ay mı oldu vizyona gireli, bir yanlışlık olmalı derken 22 Mart’ta salonlarımızı ziyaret ettiğini teyit ettik ve zamanın uçarak gidişine bir de böyle hüzünlendik.

Yaz bitti ama geçireceğimiz daha çok yazlar vardır umarız diye kendimizi teselli ediyoruz. Kışçılara selam olsun.

Haftaya görüşmek dileğiyle.

Serkan Çellik


Geçen Hafta Ne İzlendi?

Geçen hafta Netflix ezdi geçti. Yüzüklere servet yatıran Jeff Bezos için kötü haber. 

  1. Kaos – Netflix
  2. Chastity High – Netflix
  3. Kurtuluş / The Deliverance – Netflix
  4. Terminator Zero – Netflix
  5. Nefes Bile Almadan / Respira – Netflix

Editörün Seçimi

Nicole Kidman dizisi The Perfect Couple ve isminin güzelliği için Tarihte Yaşanmamış Olaylar’ı önceleyeceğiz. Atatürk projesi içinse 10 Kasım’daki dizi versiyonunu bekleyeceğiz.


Prime Video

09 Eylül: Disney+’ın 6 bölümlük dizi olması planlanan Atatürk projesi, platformun yerli yapımları durdurma kararı sonucu iki film olarak yeniden kurgulanıp vizyona sokulmuştu.

3 Kasım 2023’te 830 salonda gösterime giren Atatürk 1881-1919 (1. Film), 31 haftada 1.622.594 biletli izleyiciye ulaşmıştı. 19 Nisan 2024’te 686 salonda gösterimine başlanan Atatürk 1881-1919 (2. Film) ise 27 haftada 574.920 bilet kestirebilmişti.

Toplam 4 saat 34 dakika süren bu iki filmden ilki 9 Eylül’de, ikincisi Türkiye Cumhuriyeti’nin 101. yıldönümü etkinlikleri kapsamında 29 Ekim’de Prime Video’da yayınlayacak. 10 Kasım’dan itibaren de altı bölümlük dizi versiyonuyla yani asıl izlememiz gereken haliyle izlemeye başlayabileceğiz.

Mehmet Ada Öztekin’in üç yıllık bir çalışmayla tamamladığı yapımda Mustafa Kemal rolünü Aras Bulut İynemli, Zübeyde Hanım’ı Songül ÖdenEnver Paşa’yı Sarp Akkaya ve Madame Corinne’i Esra Bilgiç canlandırıyor.


Netflix

05 Eylül: Nantucket’ın en zengin ailelerinden birine gelin gitmek üzere olan Amelia’nın düğünü, beklenmedik bir ölümün yarattığı gizemle sarpa sarar. Susanne Bier’in yönettiği; Nicole Kidman, Liev Schreiber ve Dakota Fanning gibi tanınmış isimlerin oynadığı The Perfect Couple, birdenbire herkesin şüpheli durumuna düştüğü bir polisiye dram ve altı bölüm.

05 Eylül: Orijinal görüntüler ve röportajlarla hazırlanan Apollo 13: Hayatta Kalma Mücadelesi / Apollo 13: SurvivalNeil Armstrong’un Ay’a ayak basmasından dokuz ay sonra gönderilen ve yolun yarısında patlama meydana gelen Apollo 13’ün heyecan verici hikâyesini ve astronotları sağ salim geri getirmek için verilen mücadeleyi anlatıyor.

05 EylülTehlikeli Ağ: Zona Divas Cinayetleri / Caught in the Web: The Murders Behind Zona Divas, Meksiko’daki eskort cinayetlerinin perde arkasını aydınlatıyor.

06 EylülOlivia Wilde’ın yönettiği ve sette yaşanan skandallarla anılan Dert Etme Sevgilim / Don’t Worry Darling, kâbuslarla örülü, iddialı bir senaryoya sahip.

06 Eylül: Eski bir deniz piyadesi, kuzeninin kefaleti için ödeyeceği paraya yerel polis tarafından haksızca el konması üzerine kasabadaki kirli sırları ortaya çıkaran bir mücadeleye girişir. Rebel Ridge fena görünmüyor.

10 EylülJack Whitehall: Babamla Babalık / Jack Whitehall: Fatherhood with My Father, bize pek hitap etmeyen bir komedi dizisi.


MUBI

Öneri programımız kapsamında bir arkadaşını bültenimize abone yapan herkese bir aylık MUBI üyeliği hediye ediyoruz. Bu bağlantıdan abone olduğuna emin olduktan sonra bilgilerini bize iletin ve üyelik kazanın.

03 Eylül: Unutulmaya yüz tutmuş bir dönemin büyüsünü Atıf Yılmaz’a özgü bir zarafet ve kırılganlıkla ele alan Hayallerim, Aşkım ve SenÜmit Ünal’ın ince nüanslarla dolu senaryosu ve Türkan Şoray’ın üç ayrı karakterde sergilediği performansla sinemamızda özel bir yere sahip.

04 Eylül: Ramazan Kılıç’ın ödüllü kısa filmi Tarihte Yaşanmamış Olaylar, baskı ve yasaklarla dolu yetişkin dünyasında neşesini ve yaratıcılığını yitirmeyen çocukların umutlu hikâyesini anlatıyor.

06 Eylül: Yönetmeni Zia Anger’ın kendi yaşam öyküsüne dayanan İlk Filmim / My First Film, geçmişle geleceği iç içe geçirerek bir sanatçının üretim, kendini keşfetme ve yeniden doğuş yolculuğunu resmediyor.

09 Eylül: Chan-wook Park’ın dünya çapında ün kazanmasını sağlayan İhtiyar Delikanlı / Oldeuboi’yi tanıtmaya lüzum yok artık diye düşünüyoruz.


Hafta Sonu Filmleri

“Alien: Romulus Soğanlı mı Yoksa Soğansız mı?”

En başta belirtmem gerekiyor ki bir Alien (1979) muhafazakarayım. James Cameron’ın Aliens’ı (1986) dahil, serinin hiçbir devam filmini –tam olarak– sevemedim. Hatta, buz gibi bir korku filmini savaş aksiyonuna dönüştürdüğü için en çok da onu zanlı belliyorum. Serinin devam filmlerini yaklaşık on beş yıl kadar önce ilk kez izlediğimde de sevmemiştim, birkaç yıl sonra Prometheus (2012) vizyona gireceği için yeniden ziyaretimde de sevemedim. Geçen ayki Alien: Romulus öncesi izleme turunda da. Hatta, fiyat/performans olarak ucuz bir b sınıfı bilimkurgu filminden hallice AVP: Alien vs. Predator’ü (2004) hepsinden evladır nezdimde. O nedenle, eğer Aliens’ı, Prometheus’u veya Romulus’u sevdiyseniz, sizin için referans olamam. Sevginiz doğru olandır. Söyleyeceklerimin hiçbir önemi yok, burada okumayı bırakabilirsiniz. Huysuz bir ihtiyarın Alien sayıklamaları sadece.

Bugün bir Alien filmi çekmek, sinema dünyasındaki en kolay iş olabilir. Yemek tarifi gibi formülü var. Menemendeki soğanlı mı olur yoksa soğansız mı tartışmasına bile yer bırakmayan basitlikte üstelik. Hadi bugün Fede Alverezolalım; zaten Hollywood’un, Alvarez gibi sorgusuz sualsiz devam filmlerine atlayacak başka yetenekli yönetmenlere de ihtiyacı var.

Alien filmimiz için bizim ihtiyaç duyduklarımız da belli: Bir uzay gemisi. Gemiye tek kelimelik havalı ve tarihsel göndermesi olan bir isim koymayı unutmayın. Bir kadın survivor. Ripley’in aynısı yani. Bir android; sentetik, yapay zekalı yaşam formu vb., adı her neyse. Kafası koptuğunda bile çalışsın yeter. Birkaç tane uçuk kaçık, komik, asabi, aksi, seksi yancı. Hangi sırayla öleceklerinin hiçbir önemi yok, canınız nasıl isterse. Bir şirket. Weyland-Yutani olmak zorunda değil, SpaceX bile olur. Ve tabii ki Xenomorph, yani Alien. Tipini kafanıza göre değiştirebilirsiniz, isterseniz dedenizden kalan tarlaya çöken hiç sevmediğiniz amcanızı bile modelleyebilirsiniz. Temalarımız da hazır: İnsan, android ve Xenomorph üçgeninde bir evrim alegorisi, bolca varoluş sorgulaması, ilk filmin açıklamak yerine göstermeyi tercih ettiği bir unsurun manasız bir yorumu, biraz annelik, biraz vahşi şirket kapitalizmi, ihtiyaca göre de bir sos, Aliens’taki Vietnam dahi olur… Malzemelerin nasıl kullanılacağı da gayet açık; hepsi bir kod kitabını takip ediyormuşçasına aynı yolu yürüyor.

Mesela tüm devam filmlerinin, ilk filmden kopyaladığı ve kendileri için apaçık yanlış olan bir senaryo yaklaşımı var: Bir boksör edasıyla yumruğunu saklamak. İlk Alien’da kuluçkadan çıkan Facehugger, evet o küçük akrobat, Kane’in (John Hurt) yüzüne 34. dakikada atlıyordu. Kane’in yüzünden ayrıldığındaysa dakika 49 idi. Kane’in geri uyanması da tam 20 dakika sürüyordu. Meşhur göğüs yarma sahnesi de 56. dakikada. Alien, Xenomorph, şimdiki atlet torunlarının aksine zar zor hareket eden şanlı Yaratık ilk kez, filmin bitmesine sadece 50 dakika varken ortaya çıkıyordu… İlk Alien’ı benzersiz kılan şeylerden biri bu. Kameranın Nostromo içinde gezindiği, mürettebatın uyanmasıyla biten 5,5 dakikalık açılış sahnesine bakın. Olağanüstü, her bir ânı tekinsiz. Böyle bir “korku” filminde bir saat boyunca Alien’ı gizlemek, neyle karşılaşacağını bilmeyen bakir izleyiciyi usulca kapana kıstırmak enfes bir fikir. O dönemler sadece Alien’ın uyguladığı bir formül de değildi. Alien’ımızın müstakbel rakibi Predator de ilk filminin ilk yarısında yoktu. Rocky denince bugün akla ilk gelen Eye of the Tiger parçasını bile ilk filmin ancak sonlarında –tam haliyle– duyuyorduk. Bunlar evren kuran eserler ve ana silahlarını seyirciden saklamaları çok normal. Peki artık, dokuzuncu Alien filminde, yaratığı bir saat boyunca saklamanın, ilk yarıyı dümdüz hikâye anlatıcılığına ayırıp ikinci yarıya anlamsız ve bitmek bilmeyen aksiyon sahneleri yığmanın bir manası var mı? Elbette yok ama James Cameron’dan Fede Alvarez’e, hatta kendi serisini kökenlerine döndürmeye çalışan Ridley Scott dahil herkes bunu yaptı. Şef olarak siz de aynısını yapabilirsiniz, ilk yarıda isterseniz bir karakterinizin görümcesiyle olan kavgalarını anlatın sadece, hiç sorun değil. İkinci yarı için de rasgele bir Jackie Chan filmi açın, bir kovalamaca sahnesini çekip alın ve dövüşenlerin yarısını Alien’a dönüştürün. Oldu bitti. Senaryo akışı da gözünüzü korkutmasın. Bir karakterin 5. dakikada android olduğunu söyleyeceksiniz ama insanların o karakterin kötü/şirket saflarına geçeceğini anlamasından mı korkuyorsunuz? Ya da 10. dakikada birine hamileyim dedirteceksiniz ama seyircinin o gebelikten Alien doğacağını hemencecik anlayacağından mı çekiniyorsunuz? Bir an bile tereddüt etmeyin çünkü Alien, artık Alien değil Bond serisi. İnsanlar nelerin değiştiğini ve nelerin aynı kaldığını görmeye geliyor. M, Q, Moneypenny Bond için neyse bunlar da Alien için o. Şefim bana bir Xenomorph, karıştırılmış değil çalkalanmış olsun. (Tanju Baran)


Vizyonda Ne İzlesem?

🎸 Gecenin NakaratıBuğra Gülsoy, Duygu Mercan, Aslı Bekiroğlu diye giden bir kadrosu olan romantik komedinin yönetmeni Jale Hanım’ı Avrupa Yakası’ndan tanıyoruz.

🥵 Hellboy: The Crooked Man: Serinin yeni filminde Guillermo Del Toro yok. Ron Perlman da yok. Zaten 2019’daki filmde de yoklardı, o yüzden hevesiniz kırılmasın, sıkı film.

🎨 Her Renkte Aşk: Boyacılık yaparak evlerinin geçimini sağlayan 3 kız kardeşin hikâyesi…

🪆 Cambaz / Longlegs: Her sene bir korku filmi aşırı köpürtülüyor, 2024’ün talihlisi de bu. Nicolas Cage’in ağır makyaj altında tanınmaz halde eksantrik bir kötü adamı canlandırdığı filmin orijinal isminin Cambaz’la uzaktan yakından alakası yok diyerek vurmaya başlayalım. Yönetmenin türlü numarayla Robert Eggers olmaya çalışması, donuk oyunculukla filmine bir hava verme çabası falan sadece yeteneksizliğinin altını çizmeye yarıyor. Hikâye de zaten daha önce zilyon kere izlediğimiz şeylerden ikisinin pastişi. İlk 85 dakikayı izlemeseniz de filmi anlıyorsunuz, o kadar söyleyelim.

👯 İkizler Takımı / Zak & Wowo, la légende de Lendarys: Ortalama bir Avrupa animasyonu.

🦗 Beterböcek Beterböcek / Beetlejuice BeetlejuiceJenna Ortega için çok izleneceği kesin ama Tim Burton’da hâlâ iş var mı, biz ona bakacağız.

8️⃣ 8×8Kıvanç Sezer’in Ankara Film Festivali’ne layık görmediği üçüncü uzun metrajı, pek parlak olmasa da bir “senaryo filmi” olarak rahat izleniyor. Kendisinden iki şey öğrendik: 1. Stres altında kusan karakterler sadece yabancı filmlerde olur sanırdık, Türkler de kusuyormuş. 2. Herkes Ümit Ünal olamazmış.

🇷🇺 Bogey ve Prenses: Gizemli Macera / Buka. Moyo lyubimoe chudishche: Ülkemizdeki Rus çocuklar sinemaya gitmesin mi? 2021 yapımı.

🧡 İllegal Aşk: İki haftada çekilen bir romantik komedi.

⚽️ Iska: Beşiktaş’ın eski kalecilerinden Fevzi Tuncay’ın, Galatasaray karşısında topu ıska geçmesi sonrası değişen hayat hikâyesini anlatan belgesel.

🪄 Ucube: Son Efsun: Hadi inşallah.


Ali Ulvi’den Vizyon Notları

“Bir Hikâye, Birçok Film!”

Benim için en dehşet verici olanları, gerçek seri katil hikâyelerini anlatan filmler… Cinayetler çözülse de katilin karanlık tarafla teması hep gizliliğini korur. Bir de bir şekilde teolojinin ilgilendiği alanlardan olan şeytani kötülük odaklarıyla işbirliği yapan katillerin izinin sürüldüğü filmler var. Son yıllarda korku sinemasına en iyi hizmet edenler ise daha karmaşık olan okültizmle ilişkiye geçen öyküler… Mesela, Ari Aster’dan Ayin / Hereditary (2018), Robert Eggers’dan Cadı / The VVitch (2015)David Prior’dan Boş Adam / The Empty Man (2020) gibi… Ama illaki, küçük bütçeli İrlanda filmi, Liam Gavin’dan Kara Büyü / A Dark Song (2016).

İşte herkesin heyecanla beklediği seri katil filmi Cambaz / Longlegs, otuz yılda öldürülen on çekirdek aileye yenisi eklenirken aslında nasıl bir cehennemi anlaşmanın yürürlükte olduğunu adım adım çözmenizi sağlıyor. Bu cinayetlerin tam göbeğinde yer alan, sezgileri güçlü genç FBI ajanını takip ettiğiniz mekânlar boyunca, gün ışığının ferahlatıcılığına hasret kalıyorsunuz. Oldukça karamsar ve karanlık… Yani olması gerektiği gibi ilerliyor.

Fakat deneyimli seyirci, birçok suç-korkunun katkıda bulunduğu filmi giderek çok tanıdık bulacaktır. Yazıp yönettiği 2015 yapımı February ile özgün bulduğumuz, oyuncu da olan Osgood Perkins, sanki seyrettiği onlarca filmi damıtarak bir senaryo yazmış. Her gelişme ve sahne akla başka bir filmi getiriyor. Ya da bana öyle geldi.

Çok beklediğim bir filmdi ancak sabun köpüğü gibi söndü. Düşünün ki Cambaz’da bir FBI ajanını oynayan Blair Underwood’un seri katil rolündeki Gizli Gerçek / Just Cause (1995) bile aradan geçen onca yıla rağmen bazı bölümleriyle aklımda.

Maika Monroe, bizim seyircinin hayatına Peşimdeki Şeytan / It Follows (2014) ile girdi. Korku filmlerine yakıştığı düşünülse de, yine bana göre seyredeni kendisine kilitleyen bir oyunculuk cazibesi yok. Gelelim Nicolas Cage’e: Son 43 yıldır sürekli çalışıyor. Ortalama film sayısı yılda 2,7. Yelpazesi çok geniş. Hızlı çekilen B sınıfı filmlerle devam ediyor. Dolayısıyla filme adını veren karakter olarak karşımıza çıktığında makyaj etkilerine rağmen Nicolas Cage olduğu gerçeği kaskatı karşımızda! Belki de bu filmi sevemememin nedeni odur.


Ayrıca…

  • Barış Saydam, 9 Eylül Pazartesi akşamı saat 20.00’de, Aslı Özge ve Emre Erkmen ile bu senenin en başarılı yapımlarından biri olan Faruk filmi üzerine konuşacak. Etkinlik herkese açık ve ücretsiz, Zoom linki burada. (Toplantı Kimliği: 822 7227 7296 Parola: 128023)


Katkılarından dolayı Ali Ulvi Uyanık, Ozancan Demirışık, Tanju Baran veZeynep Şima’ya teşekkür ederiz.

Bağımsız yayıncılığa destek olmak isterseniz 50 TL100 TL ya da 500 TL karşılığında Dijital Teşekkür Kartları alabilir ve dilerseniz sevdiklerinize hediye olarak gönderebilirsiniz.



İlginizi çekebilir...

Basın Bülteni

61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali dopdolu programıyla sürerken film ekipleri de gösterim sonrası seyirciyle buluşup soruları cevaplamaya başladı.

Basın Bülteni

7-15 Kasım tarihlerinde gerçekleşecek 35. Ankara Film Festivali’nin Ulusal Uzun Film Yarışması’nın filmleri belli oldu. Bu yıl 45 filmin başvurduğu festivalde finale kalan 10 film, Onur Saylak başkanlığındaki jürinin karşısına çıkacak.

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et