BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

51. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Ulusal Film Yarışması Jüri Özel Ödülü’nü kazanan OHA: Oflu Hoca’yı Aramak çeşitli sansür müdahaleleriyle gündeme gelmişti son zamanlarda. Bu hafta vizyona giren filmin yönetmeni Levent Soyarslan’la filminden Gezi’ye, Gezi’den sansür sürecine kadar uzanan bir sohbet gerçekleştirdik…

Ercan Dalkılıç

Levent Soyarslan: “Bu film benim silahım!”

51. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Ulusal Film Yarışması Jüri Özel Ödülü’nü kazanan OHA: Oflu Hoca’yı Aramak çeşitli sansür müdahaleleriyle gündeme gelmişti son zamanlarda. Bu hafta vizyona giren filmin yönetmeni Levent Soyarslan’la filminden Gezi’ye, Gezi’den sansür sürecine kadar uzanan bir sohbet gerçekleştirdik…

Levent_Soyarslan___Dogan_Kemanci_May_2015-4121

51. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Ulusal Film Yarışması Jüri Özel Ödülü’nü kazanan OHA: Oflu Hoca’yı Aramak çeşitli sansür müdahaleleriyle gündeme gelmişti son zamanlarda. Bu hafta vizyona giren filmin yönetmeni Levent Soyarslan’la filminden Gezi’ye, Gezi’den sansür sürecine kadar uzanan bir sohbet gerçekleştirdik…

Ercan Dalkılıç (2) Ercan Dalkılıç

Filminiz “OHA: Oflu Hoca’yı Aramak” sinemamızın ilk sahte belgeseli (mockumentary) olarak gösteriliyor. Bu türde bir filmi yapmaya nasıl karar verdiniz.

Tamamen kurgu belgesel diyemeyiz. Çıkış noktam; çok absürd hikayelelerle, ileri düzeyde gerçekliği harmanlamaktı. Absürd olayların gerçek bir dramaturjiyle akmasını istedim. Öznel ve aktüel bir kamera kullandım. İyi bir oyuncu yönetimi, belgesel düzeyinde gerçekçilik ve aşırı derecede absürdlük benim formülümdü. Filmin orjinalliği de burada zaten. Fantastik ve bilimsellik paralel ilerliyor filmde. Bu fikri en iyi belgesel araçlarıyla yansıtabilirdim.

Filminizde izlediğimiz mizah seyircimizin yabancı olduğu bir mizah. Salondakilerin bir kısmı gülmekten kırılırken, bir kısmı da perdede olan biteni anlamaya çalışıyordu. Böylesi bir mizah yapmaktan çekinmediniz mi? Ve bu mizahı oluştururken nelerden beslendiniz, kaynaklarınız neydi?

Bu film ne tam Borat, ne tam Kutluğ Ataman’ın Aya Sehayat filmi gibi… Kendine has bir film bu. Peter Watkins filmleri, Borat, District 9, Monty Python and the Holy Grail beslendiğim kaynaklar arasında. O akşamki seyircinin profiliyle yakından ilintili. Bazı izleyici adapte olamıyor filme, sözgelimi Antalya Film Festivali’nde ve If İstanbul’da ayakta alkışlandı filmimiz.

14651844499_abc138a890_z

Politik bir temel üstünde yükseliyor “OHA: Oflu Hoca’yı Aramak”; Kaçkar Dağları’nı betonarme rezidanslarla donatmak isteyen bir laz bir müteahhit de hikayenin ekseninde…

Laz Müteahhit’in düşleri, güç bağımlığı, ilişkilerini ele alıyoruz. Bu adam dağlarda Dubai hayal ediyor. Çünkü onun beynindeki mekanizma böyle çalışıyor; Dubai şehrini Kaçkar Dağları’nda hayal ediyor… Üst ve orta burjuvazinin ne kadar lümpen olduğunu ortaya seriyoruz. Tabii üst burjuvazi daha az zararlı, en büyük zararı ‘Metres Arzu’nun sınıfı’ veriyor. Bugünkü o beyaz yakalıları oluşturan; bilime, sanata yön veren, yazı yazan… Eğri büğrü, yarı-cahil burjuvazisini alaya aldık. Lümpenliğini suratlarına vurmak için elimden geleni yaptım.

Militarizmle de derdi var filminizin… Bununla birlikte filmde tamamen gerçek silah ve mühimmat kullanıldığını belirtiyorsunuz… Neden böyle bir tercih yaptınız?

Devrimci bir ruhu var filmin… Kalemin ürettiği bir eser bu film, aynı zamanda bu film benim silahım. Kalemimiz silahımızdır, silahımız kalemimizdir. Aziz Nesin’in yaptığı gibi. Ben anti-militaristim, ama zulüm karşısında da bu film gibi militan eserler üretebilirim. Gerçeklik kurgunun temeli o yüzden gerçek silah kullanmak istedim.

Levent_Soyarslan___Dogan_Kemanci_May_2015-4107

Gezi Direnişi ve Çarşı’ya da selam gönderiyor “OHA: Oflu Hoca’yı Aramak”. Hatta gençlerin kurduğu kampta bir asker ile politikacı, gençlerle tartışma zemininde karşı karşıya geliyor. Senaryo en başta da böyle miydi, yoksa Gezi etkiledi mi yaratım sürecinizi?

Gezi bu filmi etkiledi… Gezi olduğunda filmin çekim ve kurgu süreci bitmişti. Sonradan yapılan kurguda bazı eklemeler yaptık. TOMA, Halk TV vb. öğeleri kullandık. TOMA’yı HOMA (“Halkın Olaylara Müdahale Aracı”) yaptık, anti-TOMA. Ama bahsi geçen bölümler Gezi’den önce çekilmişti. Filmin %90’ı Gezi’den önce çekildi.

Muhalif unsurlar içerdiğinden dolayı sansür uygulandığını söylüyorsunuz filminize…

Gayri-resmi örtülü bir sansür uygulanıyor filme. Anaakım medya katiyen filmi yazmıyor. Radyo ve TV’ler yer vermiyor. Neden yazmadığını araştırdık, isim vermiyorum “Ben bunu yazarsam işimden olurum” dedi bazı yazarlar. Bunun yanında ilk girişimimizde 25 salona hapsedildik. 25 salonda ne kadar kişiye ulaştırabiliriz filmimizi?

İlginizi çekebilir...

Vizyon

Alex Garland bize, çok da olası görünmeyen bir iç savaş filmi sunarken aslında zeminini sağlam bir temele oturtuyor.

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et