BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

Şiddet, işkence, başrol oyuncusunu çekinmeden öldürme, cıbıldak erkek vücutları gibi öğeleriyle “Ben bir Chang Cheh filmiyim” diye bağıran Shaolin Avengers, yönetmenin en iyi filmi olmasa da ilgiyle seyredilmeyi hak ediyor.

Tuğba Keleş

Gerçeklikten Absürtlük Doğuran Film: Shaolin Avengers

Şiddet, işkence, başrol oyuncusunu çekinmeden öldürme, cıbıldak erkek vücutları gibi öğeleriyle “Ben bir Chang Cheh filmiyim” diye bağıran Shaolin Avengers, yönetmenin en iyi filmi olmasa da ilgiyle seyredilmeyi hak ediyor.

Spora son derece ilgisiz bir insan olarak, Dünya Atletizm Şampiyonaları başladı mı bilmiyorum sevgili okuyucular, ama sizleri bir kere daha Chang Cheh ile aynı kulvarda koşmaya davet ediyorum. Lâkin, koşuya benimle birlikte katılacaklara uyarıda bulunmam gerekirse, bu bünyenin 1996’dan beri koşmayı reddettiğini belirtmek isterim. Dolayısıyla ülkemizde “Delinin ipiyle kuyuya inilmez,” diye bilinen atasözünün özünün aslında “Chang Cheh’nin makarasıyla film çekilmez” olarak Hong Kong semalarında yer bulduğunu söyleyerek, üst mercilerden ‘uçan tekme ağlayan kaz tekniği’ yemeden konuya giriyorum.

Tuğba Keleş

1976 tarihli Shaolin Avengers veyahut bilinen diğer adıyla Invincible Kung Fu Brothers, gerçek bir hayat hikâyesinden yola çıkarak çekilmiş bir senaryoya sahip. Mançuryalı’ların, Shaolin Tapınağı’na kök söktürmesinin hikâyesini bilmem kaçıncı kez anlatan filmin en güzel tarafıysa seyredenlere ta içten bir ‘Oha!’ dedirtmesi.

Qing Hanedanı tarafından desteklenen Wudang Klanı (ki bilin bakalım başında kim var? Elbette Beyaz Kaş Pai Mei! Hazır başlamışken Pai Mei’nin bu ilk göründüğü filme de el atalım dedim. Bilmem iyi mi ettim…) tarafından öldürülen Fang Ailesi’nin babası, iki oğlunun intikam planları yapmasına neden olur. Tam kendi aralarında “Babamızın intikamını hemencecik almalıyız” temelli konuşmaları yaparken muhabbeti bölen annelerinden önce tırsmışlarsa da, aslında annenin de -ne biçim anneyse artık- oğlanlara intikam kötüdür diyeceğine ateşe körükle giderek, “Elbette intikam alacağız, ama zor olacak,” demesi manidardır. Üstelik, bu zorlu mücadelede oğullarını heba etmekten kaçınmayan annenin fantastik ötesi bir planı da vardır; intikamın kayıtsız şartsız alınabilmesi için oğulların Yenilmez Vücut tekniğini öğrenmeleri gerektir. Ama bu tekniği öğrenebilmek için ilk şart, oğulların bakir olması gerektiğidir.

Büyük oğlan, evli olduğundan gayrı bu şansını (ki finale bakacak olursak ‘öte anlamda’ gerçekten de şanstır) çoktan kaybetmişken, kader Shaw Biraderler’in en eli yüzü düzgün oyuncularından biri olan Alexander Fu Sheng tarafından canlandırılan küçük oğlanın yüzüne bakarken, dişi seyirciyi (Bkz. Ben), gül gibi oğlanın geri kalan hayatına bakir bakir devam edeceği gerçeğiyle baş başa bırakması dolayısıyla maalesef hüzünlere gark etmiştir sayın okuyucular!..

Konuya dönecek olursak, ailesinin ve elbette Shaolin Tapınağı’nın intikamı için hiçbir gaddarlıktan kaçınmayan anne –yönetmen Chang Cheh’nin her türlü gaddarlığı yine bir kadının üzerine yıkmış olması da ayrı bir mevzudur- küçük oğlanın yenilmez vücut olabilmesi için tüm aşamaları yürürlüğe koyarak, ilk olarak oğlanı, içi çeşitli şifalı bitkiler ve şarap marapla dolu fıçıya kilitler. Fıçının içinde acıdan çığlık çığlığa bağıran oğlanın kafasından da kaynar karışımı dökme görevini büyük oğlana devreder.

Küçük oğlan fıçıdan çıktığında, kendisini yeni bir mücadele bekleyecek, yenilmez vücut olmanın bedelini, abisi tarafından kırbaçlanmakla ödeyecektir. Daha önceki deneyimlerimizden Chang Cheh’nin başrol oyuncularına karşı aşırı bir sevgisi (!) olduğunu bildiğimizden, tüm bu işkence sahneleri artık çok da fazla tuhaf gelmiyor olmalı bize. Küçük oğlan tüm aşamaları geçtiğinde yenilmez vücut olmayı başarmış ama nasıl her mükemmeliyetin bir zayıf noktası var ise kendisinin de ufak bir zayıf noktası oluşmuştur. Tövbe yarebbim, daha neler yazacağım kimbilir ama sıkı durun yazıyorum; Anüsü!

Efendim uzatmayayım, oğlan kendini yenilmez vücut yapadursun, biz gelelim Pai Mei amcama. Hui Lou Chen tarafından canlandırılan kendisi, filmin başından itibaren oldukça durağan sahnelerde bir orada bir burada görülmekte ve sübyancı mıdır nedir günahı boynuna artık, sürekli küçük oğlanı izleyerek, filme gözlemci olarak katılmaktadır. Aslında Pai Mei’nin neyi izlediğini bilmek için müneccim olmaya gerek yoktur. Zira seyirci olarak ‘anüs’ vakasını öğrendiğimizden beri Pai Mei’nin, küçük oğlanın açığını yakalamaya çalıştığı oldukça açıktır. Pai Mei, gözlerini bir kısıp bir açarak, gerçeğe daha da yaklaşırken, bizim iki kafadar intikamlarını almak için Wudang Klanı’nın elemanlarını bir bir haklamaya başlamış, bu esnada aralarına bir başka Shaolin Tapınağı mağduru adamı da katmışlardır.

Finali ballandıra ballandıra anlatmadan evvel filmle ilgili birkaç ilginç şey eklemek istiyorum. Filmin olay örgüsü biraz karışık doğrusu. Doğrudan final sahnesindeki kavgayla açılmasına rağmen, geriye dönüşlerle geçiyor asıl film. Tüm o yenilmez vücut tekniğini geliştirme, babanın öldürülüşü vb. sahneler flashback içinde flashback olarak vuku bulmuş. Açıkçası filmi seyrederken anlamakta biraz zorluğa sebebiyet veriyor bu durum. Bunun dışında filmin en acayip sahneleri de şiddetin dozunun arttığı sahnelerin tamamen kırmızı olarak ekrana gelmesi.

Dövüşün en hararetli kısmında karna giren mızrakla birlikte ekranın tamamen kızarması, şiddeti yumuşatmanın bir yolu muydu acaba diye düşünmek istiyorum, ama yönetmenin daha önceki filmlerine bakacak olursak, böyle bir çekincesi olabilme ihtimali bana pek mantıklı gelmiyor doğrusu. Kırmızı ekrana, zaman zaman, flashback içinde flashback sahneleri de siyah beyaz olarak eklenmiş. Yani nerden bakarsak bakalım oldukça ‘renkli’ bir filmle karşı karşıyayız.

Film boyunca mızrakla dövüşme, bilmem ne aya tekniği, vücuttan parça koparma, altı kazıklarla dolu odunlar üzerinde dövüşme gibi nice ‘eğlenceli’ sahneyle dolu olan filmin finalinde, koca bir Wudang güruhuna karşı karşılıklı döktüren küçük oğlan ve diğer adamı ısrarla uzaktan izleyen Pai Mei, film boyunca tehlike gördüğü an gayri ihtiyari poposunu tutarak, adeta zayıf noktasının yerini gösteren küçük oğlandan tüyoları almış, küçük oğlan bir başka adamla savaşarak firikiği verdiği an, sırtında duran kılıcını kınından çıkararak gerekli ‘boşluğu’ doldurmuştur. Eh, artık diğer boşlukları da siz doldurun bir zahmet…

Şiddet, işkence, başrol oyuncusunu çekinmeden öldürme, cıbıldak erkek vücutları gibi öğeleriyle “Ben bir Chang Cheh filmiyim” diye bağıran Shaolin Avengers, yönetmenin en iyi filmi olmasa da ilgiyle seyredilmeyi hak ediyor. Hâlâ ısrarla “Böyle film seyretmem!” diyen seyirciyi doğrudan Pai Mei’ye havale ederek huzurlarınızdan ayrılıyorum sevgili Ters Ninja okuyucuları. Boşluksuz kalın…

Fang Shih Yu yu Hu Hui Chien/Shaolin Avengers

Yönetmen: Chang Cheh

Senaryo: Chang Cheh, Ni Kuang

Oyuncular: Alexander Fu Sheng, Yan Tsan Tang, Kuan Chun-Chi, Hui Lou Chen

Yapım Yılı: 1976

Tayvan/Hong Kong yapımı, 97 dakika

İlginizi çekebilir...

Vizyon

Alex Garland bize, çok da olası görünmeyen bir iç savaş filmi sunarken aslında zeminini sağlam bir temele oturtuyor.

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et