Hem yeryüzü hem gökyüzü alabildiğine sarıydı. Yerde biçilmiş ekinlerin anızı, gökte güneşin tunç eriten sarısı. Ne başımdaki mendilin işe yaradığı var ne de çıplak...
İçimdeki arabesk bir ses şu şarkıyı mırıldanıyordu. “Saatler mi durmuş yoksa zaman mı?” Ofisin kapısından yeni çıkmıştım ve yüzümde aptal bir gülümseme benimle gelmişti....
Ağır yemek kokusu ve artık o ortamın normali olmuş basık, havasız bir lokantanın bulaşıkhanesinde gün boyu ayağında çizme, önünde kalın muşambadan bir önlük ve...
“Çocuklar sende kalsın.” Kitaplarımızı kastetmiştim elbette. Birlikte bir kütüphane heyecanı da vardı evlenirken. Zaten evlenirken her şeye heyecan duyuyor insan. Balkonda yetiştirmelik minik domateslerin...
Son altı yılda İstanbul’da onlarca mekânda yüzlerce kez kahvaltı yaptım ve söylemeliyim ki bugünkü deneyimim, listede son sıraya yerleşti. Bir süredir Instagram’da karşıma çıkan...