BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

Şimdiye kadar birçok kez söyledim: “Igor Isakovski’nin şiirlerini okuyun!” Bunu niye söylediğimi ise hiç anlatmadım. Sanırım zamanı geldi. Günümüz şairlerini çok az tanıyoruz. Özellikle son yıllarda şiire olan ilgi azaldı. Öyle ki, kendi topraklarımızdan çıkan şiirde bile “İkinci Yeni”den bir adım ileri gidip oralarda bir yerlerde kalıyoruz, tabii eğer “Garip”te takılı kalmadıysak. Ülke sınırları içinde durum buyken, yabancı şairlere elbette sıra gelmiyor.

Kitap

Igor şiir yazmıyor, yapıyor! (Igor Isakovski / S.ktir Git Isakovski)

Şimdiye kadar birçok kez söyledim: “Igor Isakovski’nin şiirlerini okuyun!” Bunu niye söylediğimi ise hiç anlatmadım. Sanırım zamanı geldi. Günümüz şairlerini çok az tanıyoruz. Özellikle son yıllarda şiire olan ilgi azaldı. Öyle ki, kendi topraklarımızdan çıkan şiirde bile “İkinci Yeni”den bir adım ileri gidip oralarda bir yerlerde kalıyoruz, tabii eğer “Garip”te takılı kalmadıysak. Ülke sınırları içinde durum buyken, yabancı şairlere elbette sıra gelmiyor.

sktirgitisakovski_kapak

Şimdiye kadar birçok kez söyledim: “Igor Isakovski’nin şiirlerini okuyun!” Bunu niye söylediğimi ise hiç anlatmadım. Sanırım zamanı geldi. Günümüz şairlerini çok az tanıyoruz. Özellikle son yıllarda şiire olan ilgi azaldı. Öyle ki, kendi topraklarımızdan çıkan şiirde bile “İkinci Yeni”den bir adım ileri gidip oralarda bir yerlerde kalıyoruz, tabii eğer “Garip”te takılı kalmadıysak. Ülke sınırları içinde durum buyken, yabancı şairlere elbette sıra gelmiyor.

melike Melike İnci

Igor Isakovski’nin şiiriyle Mayıs ayında S.ktir Git Isakovski kitabının kutlaması sayesinde tanıştım. Orada şairin kendisinden hiç bilmediğim dilinde şiirini duyma şansım da oldu. Ne gariptir ki, hiç anlamadığım bir dilde de olsa içimde anlıyormuşum gibi bir his yarattı. Şiirleri dilimize kazandıran Gökçenur Ç’den dinleyince anlama bir dokunuşa dönüştü adeta.

Kitabın ilk şiiri “İlham mı arıyorsun?” bana göre Isakovski şiirine giriş rehberi özelliği taşıyor. İlhamını acısına sebep olan farkındalığından, yenilgiye başkaldırıdan, düştüğü yerde sarılabildiklerinden, yaptığı yolculuklardan, aşktan ve ihtirastan, nitelikli edebiyattan ve bence en önemlisi kendisine duyduğu kuşkudan alıyor. Yola buradan çıkınca şiirindeki gerçekçi acının kaynağı da kolaylıkla anlaşılabiliyor. Yine bu yüzden, dizeleri tam yanağınızı okşarken aniden bir tokat etkisi yaratıyor. Okuyana acı vermek için atılmış bilinçli bir tokat değil, ister istemez okuyanın şairle kurduğu bir bağdan, şairin doğru yere dokunmuş olmasından kaynaklanıyor.

Igor-Isakovski

Bu kitaba seçilmiş şiirler, kapalı anlamlar ardında “şair ne demek istemiş” diye düşüncelere kapılmadan, Isakovski’nin duygu akışına kapılıp, düşe kalka, yılmadan, acıyla, tutkuyla, bazen bir babanın şefkatiyle, çoğunlukla da “farkındalık”la okunuyor. Her şiir sonrasında derin bir nefes alıp, kısa ya da uzun bir ara vermek gerekebiliyor. Genellikle yeni bir şiir kitabı ile buluşunca bir seferde tamamını okuma yolunu seçerim. Açıkçası bu kitapta bunu yapmam mümkün olmadı. İlk girişimim kitaptaki altıncı şiirde durmamla son buldu. Kitabın altıncı şiiri “Tamam”, “tamam, itiraf ediyorum: / yalnızım. nokta.” diye başlıyor. Tam bu noktada durdum. Şiiri kitabın kutlaması sırasında dinlemiştim. Açıkçası şiirleri dinlemiş olmak okumamı etkilemez, diye düşünüyordum. Yanılmışım. Şairin yalnızlığını giyinip, aralar vererek okumaya karar verdim. Kitabı bir süre elime almadım. Sonra tam kaldığım noktadan, “Tamam”dan başladım. Bu şiiri, sert bir içkiye benzetiyorum. Hani küçük yudumlarla içerseniz, tadı damağınıza yayılır, ama bir kerede kafaya dikerseniz çarpılırsınız, o hesap.

Arkasından gelen “Nazik Şiir” alt-üst olan dengemi yerine getiriyor. Şairin dizeler boyu ardı ardına gelen, “hiçbir yemek doyurmuyor beni, hiçbir sözcük, hiçbir ezgi / – içimdeki bu yaşama aşkı öldürecek beni” gibi, tokatlarına rağmen.

isakovski08“Burda Uyuyorsun Değil Mi?”de şefkatli bir baba olduğunu itiraf ediyor, ama asla ikiyüzlü değil. Bir baba çocuğuna yalnızca bu kitabı bıraksa, çocuğun onu ve çektiği acıyı, hayatın gerçeklerini anlamasını sağlayabilir ki bu da iyi bir insan olarak yetişmesine yardımcı olabilir. Şair elbette böyle bir şeyi planlayarak yazmıyor şiirlerini. Bu tamamen şahsi fikrim.

İronisinin doruğuna kitaba ismini veren şiiriyle çıkıyor: “Siktir Git İsakovski”… (Alıntı yapmıyorum özellikle, şiirin bütünü yüzümde hınzır bir tebessüm.)

Isakovski, doruğa çıkardıktan sonra, uçurumun kenarında aniden arkadan iterek düşüşe geçirmiyor okuru. Yolun sonuna kadar elini bırakmadan gördüklerini, deneyimlediklerini anlatarak vedalaşıyor. “Dizelere Dayanmak”ta “her yanımda dizeler / tepemde, dibimde / nazlı kelebekler, altın zerreleri / hızla uzaklaşan dilsiz balık sürüleri / gökteki göl ışıldıyor / altın sessizlik gibi.” diyor. Yolculuk “Çatılarda Martılar” şiiriyle İstanbul’da son buluyor: “bu gece bir martı bir kumruyu kovalıyordu. / önce bir başka kumru, onu korumaya geldi: / sonra bir sürü martı başlarına üşüştü. / gökyüzünde adalet yok. / bu İstanbul gecesinde. ve hiçbir yerde.” Sanırım biraz da samimiyeti yüzünden, o eli bırakmak istemiyor insan; durup soluklanarak, bazen iki şiir geriye giderek okumaya devam ediyor.

Tam bu noktada deneyimlediğim etkinin bir sebebinin de şiirlerin çevirisini yapan şair Gökçenur Ç. olduğunu söylemeliyim. Eğer o, bu şiirleri bu denli yetkin biçimde Türkçe’ye kazandırmasaydı, Isakovski’nin değil elini tutmak, onu yolda görsem selam bile vermek istemeyebilirdim.

Bu yazıyı yazmadan önce kitabı defalarca okudum. Sonunda kendi kendime şöyle dedim: “Igor Isakovski, kimseyi taklit etmiyor, rastgele dizeler yazmıyor, doğru kelimeleri seçip bir şiiri inşa ediyor… Yani şiir yazmıyor, adeta yapıyor.”

igorfotoİgor İsakovski (19/09/1970 – 15/12/2014), şair, yazar, çevirmen ve editör. 1970 yılında Üsküp’te doğdu. Sts. Cyril and Methodius Üniversitesi’nde Karşılaştırmalı Dünya Edebiyatı okudu. Macaristan, Budapeşte Üniversitesi’nde Cinsiyet ve Kültür üzerine yüksek lisans yapan şair halen Sts. Cyril and Methodius Üniversitesi’nde doktora çalışmalarına devam etmektedir. İgor İsakovski aynı zamanda kurucusu olduğu Blesok Kültür Enstitüsü’nde 1998’den beri genel yayın yönetmeni olarak çalıştı.

İgor İsakovski aralarında 2011 yılında Arc Yayınları tarafından yayınlanan “6 Makedon Şair” antolojisinin de bulunduğu dört antolojinin editörlüğünü yapmıştır. Tüm eski Yugoslav dillerinden Makedoncaya şiir ve düzyazı çevirileri yapan İsakovski’nin 60 çeviri eseri yayınlanmıştır. İgor İsakovski’nin şiirleri 20 ülkede on sekiz dile çevrilmiştir.

Ülkesinde yayınlanan kitapları: 

  • Mektuplar (1991, roman)
  • Kara Güneş (1992, şiir)
  • Patlamalar, Gebe Ay, Püskürmeler… (1993, öykü)
  • Vulkan-Dünya (1995, şiir)
  • Gök (1996, 2000, şiir)
  • Mavi Telefon Kulübesi (2001, düzyazı)
  • Kum Saati (2002, öykü)
  • Deliğin Dibinde (2004, şiir)
  • Tozlarda Yüzmek (2005, 2010, roman, 2005 Prose Masters ödülü)
  • Mavi Telefon Kulübesi II (2006, düzyazı, 2007 basılı kitap dalında en iyi görsel tasarım ödülü)
  • Aziz Çırağı (2008, şiir)
  • Gecenin En Karanlık Anı Şafaktan Hemen Öncekidir (2009, şiir, 2010 4th Belgrade Poetry and Book Festival özel ödülü)
  • Vulkan-Dünya-Gök (2010, şiir)
  • Aşk (2011, şiir)
  • Ölümün Su Yosunu Saçları (2013, şiir)

Türkiye’de yayımlanan eseri:

  • S.ktir Git Isakovski (2014, şiir, Yitik Ülke Yayınları)

İlginizi çekebilir...

Vizyon

Alex Garland bize, çok da olası görünmeyen bir iç savaş filmi sunarken aslında zeminini sağlam bir temele oturtuyor.

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et