Bütün Dedektifler Toplandık: Murder by Death
Suç, suçlu, kurban arasındaki ilişkinin, zaman ve mekân gözetilerek amatör veya profesyonel bir dedektif tarafından araştırıldığı, gizem ve gerilim duygusunun ön plana çıktığı cinai...
Bir Judd Apatow Filmi: Trainwreck
Komedi, zordur; hem gerçek hayatta hem de sinemada komiklik yapmak kolay olsa da komik olmak zordur. Yapılması kolay olduğundan deneyeni çok, başaranı azdır, özellikle...
#if2017 GÊNCO (2017)
Geçen yıl Veşarti ile festivalin Keşif yarışmasının galibi olan Ali Kemal Çınar’ın üçüncü uzun metrajlı filmi Genco bu yıl Ev bölümünde gösteriliyor. Diyarbakır’da vegan...
Kendine Aşık Bir İlk Film: Albüm
Son yıllarda uluslararası festivallerde ödül alan, beğeni toplayan film sayımızda gözle görülür bir artış var; her yıl nerdeyse tamamını ilk filmlerin oluşturduğu birkaç eser,...
David O. Russell Filmografisinin Temeli: Flirting With Disaster
Amerikan sinemasının üretken yönetmenlerinden olan David O. Russell, yakın dönemde popülerliğe ulaşan biri olmasına rağmen yönetmenlik kariyeri eskiye dayanan bir isim. Kısa filmlerle sinema kariyerine başlayıp rüştünü ispat ettikten sonra çevre sinemadan gerekli desteği gören Russell, 36 yaşında ilk filmi olan Spanking the Monkey’i (1994) çekti.
Fantastik Türkiye Sineması’na Giriş: Motör ve Akla Düşürdükleri
Her şeyden önce, Türkiye’de sinema yazınıyla uğraşanlar olarak bir özeleştiri yapmamız lazım: Yeşilçam, özellikle de popüler ve fantastik alt kolları hakkında yeterince düşünmedik, o dönemde ortaya konan eserleri küçümsedik, o eserleri yazanları, çekenleri ve o eserlerde oynayanları değersiz gördük ve belki de en kötüsü uzun yıllar bu sığ görüde ısrar ettik.
Gençlik Edebiyatı Uyarlamalarının Yüz Karası: Uyumsuz Serisi – Yandaş
Tek güzel yanı bölüm adları olan Uyumsuz serisinin üçüncü filmi Yandaş, “öncekileri izlemediyseniz burada işiniz ne” diyerek başlıyor ve yeşil ekran önü akrobasi şovlarının...
Kültürlerarası Bir Western: Red Sun
İlk üç Bond filmi Dr. No (1962), From Russia with Love (1963) ve Thunderball'u (1965) çeken Terence Young, on parmağında on tür şeklinde nitelenebilecek yönetmenlerden. Ajan filmlerinden gerilimlere, tarihi dramlardan kara filme kadar envai çeşit türde eser veren Terence Young'ın cazibesine karşı konulamayacak bir tür olan westerne kayıtsız kalması beklenemezdi; tek filmlik de olsa westerne uğrayan yönetmen bizlere oyuncu kadrosuyla dikkat çeken, keyifli ve kültürlerarasılığın uç örneklerinden olan bir eser bahşetti: Red Sun (1971).
Karakter ve Mizah Olmadan Asla: Hail, Caesar!
Coen Biraderlerin filmografisini 17 takımlı bir lig olarak düşünürsek 30. haftada karşımıza şöyle bir tablo çıkacaktır: Barton Fink şampiyonluğunu ilan etmiş, O Brother, Where Art Thou? ve The Big Lebowski Şampiyonlar Ligi’ni garantilemiş, son Şampiyonlar Ligi bileti ve Avrupa Kupası’na katılım için No Country for Old Men, Inside Llewyn Davis, Miller's Crossing ve Blood Simple amansız bir mücadeleye girişmiş; Fargo, Raising Arizona, A Serious Man ve The Man Who Wasn’t There yükselme veya düşme derdi olmadan vakit dolduruyor.
Erkekler İş Başında: The Five Man Army
Western furyasının bittiği, spaghetti westernlerin bile yavaş yavaş hızını kaybettiği bir dönemde çekildiği için “arada kaynayan” The Five Man Army (1969), kendisini oluşturan bileşenlerin ilgi çekiciliğine rağmen günümüzde adı yeterince anılmayan bir eser. Sinemasal kalitesini dışarıda tutup sadece oyuncu kadrosu ve yapım ekibine baktığımızda bile bu ilgisizliğin tuhaflığı ortaya çıkmaktadır: Rejide Escape from the Planet of the Apes (1971), The Island of Dr. Moreau (1977), The Final Countdown (1980) gibi filmleri yöneten Don Taylor ve başta Bud Spencer & Terence Hill ikilisinin sürüklediği Trinita serisi olmak üzere birçok spaghetti westernin yapımcılığını üstlenen, sadece 3 filmlik bir yönetmenlik kariyeri inşa eden –biri bu film- Italo Zingarelli; senaryoda Dario Argento ve Marc Richards, müziklerde Ennio Morricone, sahada Bud Spencer, Peter Graves, James Daly… Türe büyük katkılarda bulunan birçok ismin bir şekilde dâhil olduğu The Five Man Army, hafif tabirle, ağır bir underrated vakası olarak can yakan bir eserdir.
Spotlight’ı neden sizler kadar sevemedim?
Geçtiğimiz günlerde site için oynadığım totoda Spotlight’ın en iyi film dalında Akademi Ödülü alacağını tahmin etmiştim etmesine ama bu tahminim gaipten gelen olağanüstü vizyonum...